BAHAR DÜŞÜ
Bu sabah tazeliği ile dirildim İlkbaharın uykumdan…Yarı ölen bedenimi ölümsüz bir aşkın eşsiz nağmeleriyle uyandırmak isteyen serçe kuşunun tılsımlı şarkılarıyla…Bu sabah papatyaların iç bayıltan kokularını çektim içime…Nefesim bedenimden bir ferahlamayla çıkarken elimi yeşile boyayan papatya yapraklarının titreyişleriyle hislendim… Köklerinden ayrılışından zar eder gibiydi zavallıcık…Köklerimden niye koparıldım dercesine hüzünle baktı bana.Kaderin sert rüzgarlarının boyunlarını devirdiği al renkli gelinciklerin halleriyse daha bir başkaydı…Alımlı gelinler gibi al kırmız elbiseler içinde dizilmiş ve esen rüzgara mukavemet edemeden eğilmişlerdi iki büklüm…Hükmüne boynum kıldan ince kılıçtan keskindir Ey Rabbim…dercesine bir teslimiyetleri vardı sanki.
Bu bahar gökyüzünün her mecrasında bir tefrihimiz var dercesine toplanmıştı bulutlar pamuk kümeleri misali bir araya. Mırırl mırıl bir şeyler konuşur gibi dolamışlardı kollarını birbirlerinin omuzlarına…O Halil Dostun şarkılarını hep bir ağızdan haykırırken yarenler iştiyakla.Uçsuz bucaksız mekanlarından beyaz, gösterişli süvari atlarıyla süzülüşlerini resmediyordu görünmeyen bir Ressam mahirce. Aşk masallarını ezberleyen küçük yürek nasıl susabilirdi gönlüne muhabbet ırmakları Fırat ve Dicle misali karşı konulmaz bir hızla dökülürken?
Aklını kalbinin fuad noktasına, kalbini de göklerin ve yerlerin fermanıyla hizaya girdiği yüce makama rabt eden bir aşığın bahardan güzel bir muştu vesilesi olabilir miydi? Baharlarda demlenecek o güzelim aşklar gönül demliklerinde için için…Özden söze sözden eyleme eylemden de gönüle akacak o iklimin neşvü nemasıyla husule gelen hissiyatları defaten akacaktı…
Kışın derinliğinden, sessizliğinden,soğuk cereyanlarından bir tebdile talip oluyoruz bahar faslında bizler. Sıcak havanın toprağa okşarcasına dokunmasıyla, gönül kuyularında zindan mahkumu Yusuf çıkar ve muhteşem nidasıyla o iltica ve iltimas dolu dualarını en kalbi çığlıklarıyla tekrar okur:
“Ey gâib olmayan şâhid! Ey uzak olmayan yakın! Ey mağlûb olmayan gâlip! Şu içinde bulunduğum durumdan kurtulup çıkmamı nasip eyle! /Beni bu içinde bulunduğum durumdan kurtar.”
Ve Saray olur Yusuf’a zindan…Gönül bu hallerle hem dem oldukça coşkusu artar.Bu baharın keramet bahşeden Mevla’dan aldığı imtiyazdandır.Ilık ılık bir duygu akar sonrada. Tıpkı çiseleyen yağmur taneleri gibi nereye gideceklerini, istikametlerini ezberlemişcesine. Yörüngesinden sapmadan istikrarla yol alırlar. Göğsüne bastığı Kelam-ı Kadim’e sığınarak seyreyler sufi gönül gözünü açarak bahar yazgılarını…Kışın kuruttuğu hayatların baharın bir tatlı nefesli soluğuyla dirilmesinden dolayı vecde erer, Seyr alemlerinde bir tabiat tebadülleri başlar…Geldik safdil halde divan duruk bu alemin evvelinde…Geldik,sevgi haleleri başımızda çerağlarımız şühedanın elinde sıra sıra, akın akın,yada kafileyle…Güneş yüzlü kadife yürekli insanların ülkesine bir bahar düşüyle geldik.…
Ayşe Ciplioğlu Kaş
Bu içeriğe yorum yapan ilk siz olun!