Fikirler mi Hapsediliyor? Gazeteciler mi?
Resmi rakamlara göre son iki yılda gazeteciler hakkında 4 binin üzerinde dava açıldı.
Açılan bu davaların çoğunluğu sırf yazdıkları yazı ve fikirlerinden dolayı olduğu gibi, sadece ceza alan gazetecilerin gazeteleri bu cezaları gündeme getirerek seslerini duyurmaya çalıştı. Ne Avrupa'nın nede Türkiye'nin siyasileri basın özgürlüğünden ve baskıdan söz etmedi.
Star gazetesi Ankara Temsilcisi Şamil Tayyar, aldığı cezalardan dolayı bırakın gazeteci arkadaşlarına, günlerce Başbakan'a sesini duyurmaya çalıştı. Bir ara küserek yazılarına bile ara verdi. Sadece o gazetenin gündemine gelen bu cezalar uygulanarak Şamil Tayyar'ın tüm çabaları sonuç vermedi.
Şimdi basının bir kısmı son tutuklamaları şiddetle eleştiriyor. Gazetelerde son tutuklamalarla ilgili sayfa sayfa haberleri okuyoruz. Bunlardan bazıları, “basın özgürlüğüne darbe, muhalif gazetecilere baskı, sivil dikta” şeklindedir. Bu eleştiriler tüm gazeteciler için yapılsaydı, şimdi 2 parça halinde değil de tek ses olarak daha güçlü olunabilirdi.
Son tutuklamalar fikirlerden dolayı mıdır? Başka konulardan mıdır? Onu biz bilemiyoruz. Sadece Ergenekon savcısı Zekeriya Öz ''tutuklanan isimlere yönelik operasyonun gazetecilikle'' yani yazdıkları yazı, kitap ve fikirlerinden dolayı değil,''haklarında ciddi delil ve bilgiler olduğu için Ergenekon kapsamında tutuklanmışlardır'' açıklamasıyla bağımsız yargıya güvenerek sonucun ne çıkacağını merakla bekliyoruz.
Benim bu yazımda asıl vurgulamak istediğim kişilerin suçlarından ziyade, tüm gazetecilerin herhangi bir hakkı söz konusu olduğu zaman bu yoldaş, bu yandaş, bu candaş diyerek ayrım yapmamalarıdır
Bunlar Nedim Şener'de olabilir, Mehmet Baransu'da, Şamil Tayyar'da, Abdurrahman Dilipak'ta, Mustafa Balbay'da, Nihat Altay'da.
Yani Şamil Tayyar'ın aldığı cezalardan dolayı sadece yandaşlar mücadele etmemelidir. Nedim Şener'in tutuklanmasından dolayı da sadece yoldaşlar mücadele etmemelidir.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti yönetiminin yandaş ve yoldaş ayrımı yapmadan bu konuya acil el atması gerektiği düşüncesindeyim.
Eğer son tutuklamaların amacının sansür ve gözdağı olduğunu düşünüyorsak 4 binin üzerinde dava açılan tüm gazetecilere ne tür sansür uygulandı, onları da iyi gözlemlememiz gerekiyor.
Şunu kesin bir dille belirtmeliyim ki hiç bir gazeteci fikirlerinden ve yazılarından dolayı hapsedilmemelidir. Sivil toplumlar olarak bizlerinde haksızlığa, baskıya uğrayan tüm gazetecilere ayrım yapmadan gerekli desteği vermemiz gerekiyor.
Nihat Altay
STDM Aktivisti
Bu içeriğe yorum yapan ilk siz olun!