banner238

banner228

banner220

banner245

banner246

banner247

banner225
25 Nisan 2024 Perşembe

CEM YILMAZ 51 OLDU HİÇ BU YAŞA GELECEĞİM AKLIMA GELMEMİŞTİ

HARPUT TARİHİN’DE MANİLERLE GEZİNTİ

14 Haziran 2014, 10:47

HARPUT  TARİHİN’DE MANİLERLE GEZİNTİ

     Medeniyetlerin değerli tanıklarını koynunda yatıran anlı şanlı  gakkoş şehri  Harput’tan birkaç ışıltılı yıldız  kümesi dökülecek gönüllerinize okuduğunuzda  satırlarımızdan.  Sevgili okurlar, gidip de görmeye, gezip de sevmeye değecek bir şehrin tarihi kalıntılarından kalan unutulmamak için adeta çırpınan bir manevi ve tarihi mekana götürecek bu yazı sizi.
Gözlerinizi kapayın ve Harput’un büyülü atmosferine kendinizi daldırın. Aşkın fezasında çınlayan çığlıklarından anlayabilirsiniz yığıntılarında çizili kader hikayesinin azametini. Her yanı Alim, Edip,Sanatkar, Gönül Ehli, Şüheda, Ariflerle dolu Harput’un Evliyalara beşik olduğunu da görünce ona bir defa daha aşık olur, tutulursunuz. Şimdi tarihçe-i hayatını okuyalım Harput’un hep birlikte.
      Mevcut tarihi kaynaklara göre Harput'un en eski sakinleri MÖ 2000 yıllarından itibaren Doğu Anadolu'ya yerleşen Hurrilerdir. Hurrilerden sonra bölge Hitit hakimiyeti altına girmiştir. Çok uzun sürmeyen Hitit hakimiyetinden sonra MÖ 9. yüzyıldan itibaren Doğu Anadolu'da devlet kuran Urartular Harput'da uzun süre hüküm sürmüştür.
Harput ve çevresi, 1085 yılında Türklerin eline geçmiştir. Bundan sonra İlhanlıların, Dulkadiroğullarının, Akkoyunluların, Safevilerin eline geçmiş ve 1516 yılında Çaldıran Savaşı'ndan sonra Osmanlı Ordusu tarafından fethedilmiştir.
1906 yılında Osmanlının en son yaptığı nüfus sayımına göre Harput'un merkez nüfusu 15.000, bunun 9000 kişilik kısmı müslüman çoğunlukla Türk, 6000 kişi gayrimüslim çoğunlukla Ermenilerden oluşmaktaydı. 1915 tehcirinden sonra Ermenilerin tamamına yakını çoğunlukla Suriye'ye (Halep çevresine) gönderilmiştir. Tehcirden evvel ise göçler daha çok Amerika Birleşik Devletleri'ne olmaktaydı
Osmanlı tarihinde kurulan ilk kolejin ev sahipliğini yapan.Harput’un dahiler yatağı olduğundan haberiniz var mıdır? 1876’ da Ermenilerin Yeprad dediği Ermeni  koleji,  Osmanlı’nın ricasıyla Fırat koleji adını almıştır. Daha sonra  Mamuratul azizi vilayetinde açılan 6 tane Fıransız kolejinin
sayısı 1.Dünya savaşının başlamasıyla 13 taneyi bulmuştur. Zamanla bu okullarda yetiştirilen parlak zekalı Harput çocukları Amerika’ya götürülmüş ve böylece gidenlerden yıllarca haber alınamamıştır.
Ancak, bazı araştırmalar vasıtasıyla, bu beyin göçünün misyonerlik amacı güttüğüne, bilim adamı yetiştirilmek üzere seçilen bu  üstün zekalı çocuklardan haçlı zihniyetinin fevkalade faydalar temin ettiği bilgisine varılmıştır.
Harput kültürüne değinmek istediğimiz bu yazıda size Harput manilerinden örnekler vermekle işe koyulacağız.
      Sevgilerini işlemeli mendillerine yazıp düşürdüğünde genç kızlar, ardlarından giden delikanlıların gönlünde biriken sevdaları Çırçır şelalesi gibi akar giderdi. Sevda vardı serde, gönlün akıp giden sevda selinde boğulmaması mümkün mü olurdu o dem? Maniler okurken kızlar çeşme başında yarenlik çağı gelmiş demekti bu vakit sevda vaktiydi.

Gol aç gelene doğru
Gül at gülene doğru
El bizi çoğ gınıyor
Gezek bir zaman ayrı
Kaneviçe işlemeli perdelerin ardından bakılan, beklenilen yar yolları ne de bitmezdir Harput evlerinde. Gakkoş’un yanan sinesinde yar hasreti gurbetten Harput’a özlem dolu mektupları haftalar, aylar, belki de yıllar sonra gelir sevdiceğinin eline.
Çadır gurdum düzlere
Tiken oldum gözlere
Aha ben gidiyorum
Harput galsın sizlere

Harput, sıla, Harput otağdı yiğitlerine. İman salkımlarından doyasıya toplarlardı Alimlerin bağlarına indiğinde gakkoşlar. Gakkoş’un gönlü engin. Eğri söze meyli yok. Gakkoş “Garındaş “demek kısaca Gardaş demek. Gakkoş olmaklık erdem bu sırra ermek gerek. Gakkoş dedin mi orada duracaksın! Gakkoş’un ruhundan anlayacaksın! Gakkoşluk kültürünü” Sekiz Köşeli” Şapkasından anlayacaksın. Bu öyle sıradan şapkalara benzemez. Giymekle kazanılmaz gakkoşluk erdemi sadece, manasının sırrına vakıf olmakla, o erdemleri yaşamakla olunur gakkoş.
“Yoksa herkese de Gakkomsun denilmez Gakkoş.”
Bu arada sahi nedir bu Sekiz Köşeli Şapkanın anlamı? Sekiz tane mana yüklemiş gakkoş başına takmadan önce bu şapkaya. Birinci köşe  cömertliği “Gakkoş cömerttir. “İkinci köşe mertliği “Gakkoş merttir.” Üçüncü köşe yiğitliği “Gakkoş  yiğittir. “Dördüncü köşe çalışkanlığı “Gakkoş çalışkandır.” Altıncı köşe misafirperverliği “Gakkoş misafirperverdir.” Yedinci köşe alçakgönüllülüğü “Gakkoş alçakgönüllüdür.” Sekizinci köşe vatanperverliliği “Gakkoş vatanperverdir.”

Hayal kırıklığı da vardır sevdalılara. Kimi sitemle söyler manilerini:
- Çitimi çit eylerim
Ucunu bit eylerim
Senin gibi oğlanı
Ardına it eylerim

Ört ki yazman yırtıla
Söle sözün gurtula
Cahalsın garış vermem
Üç gün dilin tutula
Mehlemizde yoğ mudur
Bi gız bana çoğ mudur
Bu mahle gızlarının
Gözü göynü toğ mudur
Kültür deryasına dalanların derinlerinde bildikleri yegane bilgi şuydu ki, medeniyetlerin ve kültürlerin koynunda harmanlandığı bu kadim ve aziz şehrin bugüne ulaşanından çok daha fazla bir tarihi öyküsü ve kültürü bulunmaktadır.
Buda beni buda beni
Kes beni buda beni
Bülbül ejderha olmuş
Gorğaram  yuda beni
Milattan önce 2000 yılından, Sasanilere Sasanilerden Bizanslılar’a uzayan tarih serüveni , 1071 Malazgirt savaşıyla  Selçukluların vasıtasıyla  Çubuk oğullarına, oradan  Artuk oğlullarına nasip olan Harput bu tarihte Türklerin büyük Fatihi denilen Belek Gazi’yi (Balak Gazi) yetiştiren mübarek bir diyardır. Ki o evladını Selahaddin-i Eyyubi ile kıyaslayanlar bile olmuştur.
Avuçlasan toprağın şüheda  kanındandır.
Arap Baba çürümez aşkı  imanındandır.
Kürsü başlarında okunan her türkü dumanlı dağlarından seslenen mecnun misali gizemli. Sen Dersim’de sevdalanılan kıza, söylenen mayanın her terennümünde göster buklelerini yar gibi gönlümüze eğlensin sinelerimiz bahşettiğin devletle….Bahtımıza gül düşlerimizde Gülşen ola yarenlik , hoşbeşlik diyarımız, kalbimizin özge mekanı Harput…Duru sevdalar demlenirken bağrında, tavında dövülen demirdir aslında filizlenmeye yüz tutan duygular harmanlandıkça olgunlaşır, sükun bulur.
“Harputttan aldım bakır
Yosmam gözlerin çakır
O güzel gözlerine
Kurban olsun bu fakır
Harput’un kimyasında aşk vardır, ilim vardır, irfan vardır, hikmet vardır, hamaset vardır, dirayet vardır. Harput eşine az rastlanacak, aşkın remzi, cesaretin ve fedakarlığın kalesi, fazilet ve saadetin sinelerde yeşerdiği efsanevi hayal ötesi bir diyardır. Bilenler bilir, görenler hisseder, sevenler söyler Harput insanı başka türlü büyüler…
Selçuklulardan sonra İlhanlılar sonra Dulkadiroğullarını ve Uzun Hasan’ın baskınıyla Akkoyunlular’ı  ağırlar Harput…Kültürler geçidini saymakla bitmez bu diyarın.1507 yılına gelindiğinde Şah İsmail’in eline geçer Harput.
Perteğin önü kelek
Harput’a gidek gelek
Elin elimde olsun
Kapı kapı dilenek
Çaldıran savaşı ile Osmanlının eline geçtiğinde bu güzel sıla mutludur.Çünkü sancak vilayeti olmuştur Diyarbakır Eyaletine bağlanmıştır. Harput’ta o zaman 14 Müslüman, 4 ermeni mahallesi vardı. 19. Asrın sonlarında Harput’ta 2670 ev, 843 dükkan, 10 cami, 10 medrese, 8 kütüphane ve kilise, 12 han ve çeşitli büyüklükte 90 hamam bulunduğu Kamus-ül-a’lam’da belirtilmektedir.

Ayrılmışam eşimden
Eşimden yoldaşımdan
Mastar dağı ben miyim
Duman kalkmaz başımdan

Yukarıda tarihi devirlerinden kısaca bahsettiğimiz Harput, birbirine benzeyen sebeplerle tarihe karışan birçok eski Türk şehirleri gibi nihayet terk edilmiş ve yerini bugünkü Elazığ’a bırakmıştır. Bugünkü Elazığ, II. Mahmut zamanında, 1834 yılında şark vilayetlerinde ıslahata ve devlet otoritesini yeniden kurmaya memur edilen Reşit Mehmet Paşa zamanında halk arasında “ Mezra ” denilen şimdiki yerinde kurulmaya başlanmıştır.

Gülümü gülene ver
Gül halim bilene ver
Gönlüm bir padişahtır
Kadrini bilene ver

Dil meze dudak meze
Dudak meze dil meze
Bilmeden gönül verdim
Kadir kıymet bilmeze

Gırnata çalarken ahengiyle aşkın…Tüylerini havaya kaldırır dinleyen sevdalılarının…Kabrinde yatan aşıkların gönül huzmelerinden süzülen nurun güneşe yansıttığı halelerle eser saba rüzgarı kaleden Mezire’ye…Aşıklar aşkından divane olanların hikayelerini aktarmaya devam ederler yine okurlar türkülerini yeni nesillere içtenlikle:
Kar mı yağmış şu Harput’un başına
Kurban olan toprağına taşına taşına taşına aman
Hrenüz girmiş on üç on dört yaşına
Küçük yaşta bir yar sevdim vay neni vay nenni vay enni nenni

Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır
Bugün posta gübü canım sıkılır sıkılır sıkılır ammman
Ellerin mektubu gelmiş okunur
Benim yüreğime hançer sokulur sokulur sokulur Amman



Koca tarihi sığmaz satırlara Harput’un büyüksün bilenler bilir. Tarih merdivenlerinden çıktığımız bu yeni kurulan şehir önceleri eyalet ve daha sonra vilayet merkezi olmuş, bir ara Diyarbakır vilayetine bağlı bir Sancak haline getirilmiştir. 1875’de Müstakil Mutasarrıflık, 1879’da da tekrar vilayet olmuştur. Osmanlı devletinin son yıllarında Malatya ve Dersim Sancakları da buraya bağlanmış 1921’de bu iki sancakta Elazığ’dan ayrılmıştır.

Sultan Abdulaziz’in tahta çıkışının 5. yılında Hacı Ahmed İzzet Paşa devrinde buraya tayin edilen Vali İsmail paşanın teklifi ile 1867 yılında “Mamurat ul -Aziz” adı verilmiştir. Fakat telaffuzu güç olduğundan halk arasında kısaca “ELAZİZ” olarak söylene gelmiştir.

Atatürk’ün 1937 yılında şehri ziyareti sırasında Atatürk’ün teklifi ile “Azık İli” anlamına gelen “ELAZIK” adı verilmiş, bu isim daha sonra “ELAZIĞ” a dönüşmüştür.


Sürme beni sürme beni
Çek göze sürme beni
Gözüm kapında kaldı
Kapından sürme beni


Söyünk üsdü gış yeri
Gız öğüme düş yeri
Bahar yaz günü geşdi
Bahar oldu gış yeri

Düş’ de gör düş de gör
Hayalde gör düş’de gör
Dostun kim düşmanın kim
Hele bir de düş te gör
Dabak hanen şifa verir girene, Buzluk Mağaran mucizendir Harput’um…Hele o yanı yıkık Süt Kale’ne çıkanda deli dumrul gibi olur civanın…Kale dibinde durdum

Çantamı yere vurdum
On beş kızın içinde
Hamideye vuruldum

Kale dibi taşları
Güzel öter kuşları
Hamide suya gider
Kıvrım kıvrım saçları

Kale dibinden inmiş
Mendilim dolu yemiş
Hamidiye gönderdim
Kendisi gelsin demiş
Dostlar söz uzadı ama Harput bitmedi bitmeyecek belki kıyamete kadar anlatılacak efsanesi, hikayeleri…Söylenmekle bitmeyecek türküleri, manileri…Daha neler neler var yazamadığım sizlere. Anlatmak istedikçe çoğalan bir sürü şey var Harput hakkında. İyisi mi atlayın aracınıza gidin kendi gözlerinizle görün bu anlattıklarımı satır satır, obje obje, türkü türkü dinleyin süt kalesinin karşısındaki dağlarda oturarak gün batımına doğru. Çalsın size davul gırnata kınalanmış gelinin ay tutulduğunda söylenen “Çayda Çıra” türküsünü:
Çayda çıra yanıyor
Hanım nanay vay nanay
Nanay güzel nanay
Nanay gülüm nanay

Ayda yılda yanıyor
Hanım nanay vay nanay
Nanay güzelim nanay
Nanay gülüm nanay


Yavaş yörü sevdiğim
Hanım nanay vay nanay
Nanay gülüm nanay
Nanay güzelim nanay

Engeller uyanıyor
Hanım nanay oy nanay
Nanay güzelim nanay
Nanay sevdiğim nanay
Karşıda oturanlar
Hanım nanay vay nanay
Nanay güzelim nanay
Nanay gülüm nanay

Az derdim artıranlar
Hanım nanay vay nanay
Nanay sevdiğim nanay
Nanay güzelim nanay

Başıma akıl koyun
Hanım nanay oy nanay
Nanay gülüm nanay
Nanay sevdiğim nanay

Sevdadan kurtulanlar
Hanım nanay uy nanay
Nanay sevdiğim nanay
Nanay gülüm nanay


Kaynak:Vikipedia. Harput’tan Elazığ’a Eğitim (Milli Eğitim Müdürlüğü materyali), Elazığ Kültür Müdürlüğü web sayfası
Ayşe Ciplioğlu Kaş

beylikdüzü - beylikdüzü haber - beylikdüzü haberleri- beylikdüzü haberci - beylikdüzü haber merkezi - beylikdüzü belediyesi - beylikdüzü sakinleri
BEYLİKDÜZÜ HABER

Bu içeriğe yorum yapan ilk siz olun!

  • Ad Soyad:

  • Yorum:

  •  

    @name x

  • UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
    HAVA DURUMU
    Görüntülemek istediğiniz ili seçiniz:
    banner230
    EN ÇOK YORUMLANANLAR
    BUGÜN
    BU HAFTA
    BU AY
    ARŞİV