banner238

banner228

banner220

banner245

banner246

banner247

banner319
20 Nisan 2024 Cumartesi

Dijital Yapay Zeka Mı

TEMEL PSİKOLOJİ’de en temel Bilinesi Notlar

26 Ocak 2014, 01:37
TEMEL PSİKOLOJİ’de en temel Bilinesi Notlar
Vicdan AVCI

TEMEL PSİKOLOJİ’de en temel Bilinesi Notlar

 

Psikoloji Nedir ? insan davranışlarını ve düşüncelerini inceleyen sürece psikoloji denir.

Altı ana başlık altında psikolojinin dallarını incelemek mümkündür.

 

1-Gelişim psikolojisi: anne karnındaki halimizden tutunki,çocukluk,erkenlik,gençlik,orta yaş ve yaşlılık süreclerinde insanların davranış ve düşünce gelişimlerini konu alır.

2-Fizyolojik psikoloji: davranışların insan fizyolojisindeki etkisini konu alır.

3-Deneysel psikoloji: Öğrenme,algı,bellekgibi konuları deneysel ele alır.

4-Kişilik psikolojisi: öz saygı,saygınlık,saldırganlık gibi kişiden kişide değişim gösterem davranışları konu alır.

5-Klinik psikolojisi: bir hastalığın tesbiti, nedenleri ve iyileşme sürecini ele alır.

6-Sosyal psikoloji: İnsanların birbirleri ile olan etkileşimlerinin birbirleri üzerlerindeki etkilerin temelini konu alır.

 

Psikolojinin araştırma alanları vardır.Kişileri ve etkileşimlerini,rahatsızlıklarını inceleyen pek çok farklı alanlar. Bunları sıralamak gereklirse;

 

VAKA ÇALIŞMALARI : Diğer adı tek denekli araştırmadır.bir kişi yada birkaç kişi üzerindeyapılan araştırmadır.

DOĞAL GÖZLEM ÇALIŞMALARI : Bir vaka üzerinde,doğal şartlar ve doğal hal ortamında inceleme yapar.

ANKET ÇALIŞMALARI : Ya yüz yüze yada yazılı olarak bir konu üzerinde toplanan veri istetistiklerinin ortak yönlerini tesbit etme yönünde inceleme yapar.

KOROLASYONA DAYALI ÇALIŞMALAR : İki olay yada iki vaka arasında yapılan araştırmadır.

DENEYSEL ARAŞTIRMALAR : Labaratuar ortamında yapılır.Eşit şartlar altında aynı özelliklere sahip kişiler yada canlılar üzerinde araştırma yapar.

ÇOK YÖNLÜ ARAŞTIRMALAR : Hemen hemen bu bütün araştırmaları bünyesinde barındırabilen bir araştırma yöntemidir.

Psikolojinin eski bir geçmişi fakat yenide bir tarihi vardır.

Psikolojinin ilim olarak gelişiminde pek çok felsefeci,norolog, yaptıkları araştırmalar ile psikolojinin birçok temelinde gelişim sağlamışlardır.Fikirleri araştırmaları ile ortaya kuramlar atmış ve bunu kabul görmüşlerdir.

Bu isimlerden bazıları şöyledir…

 

Wilhelm wunt,öğrencisi Edward brad titchener

William James,Sismund Freud ,Tohn Watson,Gestal (max werthemier-Köhler kofa

Skinner,Dean poul sortre (varoluşcu pisikoloji)

 

Bu felsefecilerden Köhler kofa ve max werthemier gestal psikolojisinin kurucularıdır.

GESTAL Psikolojisi nedir? : Bütünlük anlamına gelir.Yönlendirme ile eylem algısıdır.Bu psikolojide önemli olan sorunun parcası değil bütünü önem taşır. Örnek:

Eğer ortada sorunlu bir çocuk var ise,sadece çocuğu değil çocuğun ailesinide incelemeye alır.Ve bütünden sorunlu parcaya yönelir.

 

Yine bu felsefeci psikologlardan Dean poul sortre varoluşcu psikoloji kuramını ortaya koymuştur.

Nedir varoluşcu bu psikoloji ? : Psikoloji,bozulan ortama ayak uydurmak isterken bozulur. Örnek:

Vücütta kanserli hüçre yoktur ama Sağlıklı hüçre gerekli besinleri alamadığından ötürü bulunduğu yapıya ayak uydururken şekli ve yapısı değişerek bozulur kanserli hasta hücreye dönüşür.

 

Bilişsel psikoloji Nedir? : Sezdi,duygu,algı gibi bütün eylemleri içeren dal bilişsel psikolojidir.Bir insanın düşüncelerini değiştirebilirsek,davranışlarınıda değiştirebiliriz.

 

Psilkolojinin aslında yaşandığı yer yuva bana göre tamamiyle en önemli organımız olan BEYİN’dir.

BEYİN : Gerek ağırlığı gerek büyüklüğü gerek şekli ve işlevi ile mucizevi bir organdır beynimiz.

Vücudumuza gerekli oksijenin % 25 ini besinlerin vitamin değerlerinin % 20 sini ve dolaşım yapan kanın % 15 ini beynimiz kullanır.Bir çok insanın %5 ila %10 beynini kullandığı bilinir.Bügün kullandığımız teknoloji imkanlarını hayatımızı kolaylaştıran cihazları beyninin %5 lik kısmını kullanan insanlar ortaya sunmuştur.Yine bu %5lik beyin kullanımı ile uzaya kadar yolculuklar yapan bilim adamları vardır.

Beyin yaklaşık 100 milyon norondan oluşur.Nöronlar beyni oluşturan sinir hüçreleridir.Ana rahmine düşen bir bebeğin 4.haftasında omurilik kısmında oluşan nöronlar 5.haftadan itibaren ebedi mekanı olan beyne doğru yola çıkar ve yerleşir.100 milyon nöron her bir nöronla 15 bin tane bağlantı kurar.

Tıpkı,dünya üzerindeki 7 milyar insanın bir biriyle iletişim amaçlı telekominikasyon yoluyla bağlantı kurması gibi…100 milyon noron Amerca kıtasının yarısı demektir.Ve kıtaya 10m aralıklarla dikilen ağaç örüntüsü gibidir.Kısacası,beynimizde bir nöron yoğunluğu vardır.

Beynin 1gr mındaki bağlantı sayısı dünyadaki telekominikasyon ağından daha çok bağlantı içerir.

BEYNİ incelerken dört bölüm şeklinde inceleriz.

Arka beyin: medulla-pons-beyincik; medulla vücudumuzdaki kan basıncının düşmesi çıkması kalp atışlarımızın hızlanması yavaşlaması görevini yapar.

Pons: uyku ve uyanıklık döngüsünü düzenler.Beyincik: denge ve harekerleri ard arda koordine eder.

Orta beyin : Görme ve işitme merkezidir.Ağrı ve acının kayıt edildiği bölümdür.

Ön beyin : talamus –hipatalamus olarak ikiye ayırıyoruz.Talamus koku dışında beyne gelen bütün bilgilerin ilgili yerlere dağıtıldığı bir döner kavşak sigorta işlevi görürken,hipatalamus bütün diğer hormonların şefi gibidir.Yeme içme uyku iştahsızlık kızgınlık sevinç gibi duyguların yaşanmasının sağlandığı görevi üstlenir.

Beyin Kabuğu: beynin şeklini oluşturan kıvrımsal tabakaya berilen isimdir.Parmak izi gibi şekli vardır ve her insanın parmak izi gibi beyin kabuğu izileride farklıdır.

 

Beynimizde sinir sistemleri vardır.Bunlar;

a)       Merkezi sinir sistemi : Beyin > omurilik

b)       Çevresel sinir sistemi

c)       Otonom sinir sistemi

 

Nöronlar arasındaki bağlantıyı AKSON ve nöron uçlarındaki DENTRİT ler oluşturur.Bir nöron ile başka bir nöron arasında aktarım olacaksa, bu aktarım elektiriksel bir bilgi akışı oluşturur.Öğrenme yani bilgi aktarım aşamasında,nöronun akson ucu ile başka bir nöronun dentrit ucu birleşir ve burada öğrenme faaliyeti gerçekleşir.Bu gerçekleşen bilgi öğrenimi çamurlu bir yola benzer ve bu bilgi tekrar edildiği sürece otoban daha çok tekrar edilerek beynin zorlanmadan bir başkasına aktara bildiği bilgi haline gelmesiyle 2-4-şeritli otoban yoluna dönüşür.Eğer bu edinilen bilgi tekrar edilmez ise,kullanılmamaktan kaynaklı kopar ve bilgi hatırlanmakta zorluk çekilir.

BEYİN SAPI: ilkel bir alandır.Artık otomatiğe bağlanmış olan bazı davranışları kontrol eden bir alandır.

LUMBİK SİSTEM: ayıran anlamındadır.üst beyin ile alt beyin arasındaki sınırdır. Uzun süreli hafizanında ana merkezidir.Eğer bir bilgiyi uzun süre hafızamıza almak istiyor isek,o bilginin içerisine duygu aktarımı yaparsak daha uzun süreli hafızada kalmasına olanak sağlarız. Lumbik sistemin iki önemli parcası vardır. (HİPATALAMUS VE AMİGDALA)dır.

Hipatalamus: vücüdumuzun hormonel dengesini sağlayan önemli bir bekçidir.

Amigdala: öfke kontrol merkezidir.Çok öfkeli sinirli insanların bu bölümünde sorun var demektir.

İnsanlar çok öfkelendikleri anda içerisinde duygu barındırmayan bir eylem yapsa, mesela 2x2=4  9x9=81  800+950=1750 vesayir vesayir gibi..öfkelerinin 30 sn içinde yatıştıklarını görebilirler çünkü amigdala duygulardan arınmış bir işleve girişmiştir ve sinir öfke nedenlerini unutmuş ortadan kaldırmıştır.

İnsan vücudu mutlu olduğunda endorfin salgılar,endorfin bir hormondur ve özelliği serotin,dopamin gibi hormonlar içerir.Bu hormonların tamamına (nörotransmitter) denir.Bu hormonların yani nörotransmitterlerin öğrenmeye katkısı çoktur.Bilgi öğrenimi gerçekleştikten sonra bilginin daha kolay kullanımını sağlamak amaçlı zeytinyağı görevi görür.Yani buda demektir ki;  insan mutlu iken endorfin salgıladığı anda daha çok ve daha kolay öğrenir.

İnsan Sinir ve stresli iken öğrenme faaliyetinin önüne,hemen bir engel gelir.Alınan bilgiyi lumbik sistem neokortekse ilekmez ve daha ilkel olan beyin sapına iletir.dolayısı ile hafızaya bu bilgi alınamaz çümkü,hipatalamus stres sırasında şarteli kapatır ve neokorteks ile lumbik sistem arasındaki bağlantıyı keser.

NEOKORTEKS:BİZLERİ İLKEL OLAN CANLILARDAN AYIRAN EN ÖNEMLİ ÖZELLİĞİMİZDİR.

Düşünme faaliyetinin gerçekleştiği alandır.Zeka seviyesi düşünme kapasitesi arttıkça neokorteksin kalınlığıda buna bağlı olarak artar.Hayvanlarda neokorteks yoktur.

 

OMURİLİK: Vicudumuzun heryeri sinir ucları ile sarılıdır.Dünyanın cevresini 8 kez dolaşabilecek kadar uzunluktadırlar.Elimizden ayağımızdan kolumuz ve bacağımızdan gövdemizden gelen sinir uclarının birleştiği ve beyin sapına doğru ilerlediği kısma omurilik denir.

 

ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ: beş duyu organlarımız ile algılayıp beyne gönderdiğimiz algı algı sinyallerini toplayan oradan omuriliğe yollayanve tekrar beyne gönderen sistemdir.

Örnek: soguk ve sıcağa verdiğimiz tepkiler ismimiz söylendiğinde verdiğimiz tepkiler buna örnektir.

Beyni işlevsel yönden ikiye ayırıyoruz.Sağ ve sol lob olmaz üzere.

SAĞ lop: beynin sol tarafını SOL lop ise sağ tarafını kontol eder.Eğer bir insan sağ eli ile yazı yazıyorsa beynini sol tarafı,sol eli ile yazıyorsa sağ tarafı gelişir.Her iki eliyle yazı yazabilen kişinin ise beyninin sağ ve sol tarafını kullanarak geliştit ve psikolojide bu tür insanlara DAHİ denir.

BEYNİN ZİHİN YASALARI

Sebeb sonuç ilişkisi:  şimdiki zamanda bulunduğumuz hal ne ise iyi yada kötü doğru yada yanlış geçmiş zamanda almış olduğumuz kararların neticesinde var olmuştur.Dolayısı ile şimdiki zamanda alacağımız kararlar da gelecek zamanda içinde bulunacağımız iyi kötü halin sebebi olacaktır.

Bedensellik yasası:  bir düşünce mutlaka bedeni etkiler.seviniriz ve vicut bu sevinme faaliyetini dışa yansıtır.Kötü hissedersiniz,yine aynı şekilde dışa yansıma olur.Eğer kötü iken insan ellerini yukarı kaldırır ben iyiyim mutluyum diye beyne sinyal gönderirse kısa zamanda o kötü halden kurtulur.çünkü düşünceye beden ayak uydurur.

Beklenti yasası:  bir insan algılarını hangi yönde açıyor ise o yönde sorularına merak duydugu konulara cevap alır.

Bilişsel uyumsuzluk yasası : Eğer kafanızda olumlu bir düşünce var ise,olumsuz bir düşünceye yer yoktur.Olumsuz düşünce varsa olumlu düşünce gelemez yani aynı anda aynı yerde (+ - ) düşünce barındırmak mümkün değildşir.

Tersine dönme yasası : Değiştirmek istediğiniz bir duydu yada davranışa yapılan verilen bir telkindir.

Dilemsizlik yasası: bir duyguyu davranışı değiştirmek istediğimizde dışarıdan bir müdahele ve etken şarttır.Değişime kapalı olan birinin duygu ve davranışlarını değiştirmek pek mümkün olmamaktadır.Bu durumda önce o insanı değişime açık hale getirmeliyiz..

Israr yasası: Bir duygu ve davranışı değiştirmek istiyor isek ısrarcı olmalıyız.

 

BİLİNÇ VE BİLİNÇ ALTI ( psikolojinin temelini oluşturur)

BİLİNÇ: Şu anda,bulunduğumuz yaşadığımız zamanda kullanmış olduğumuz bir süreçtir.örneğin:

Şuan temel psikoloji ödevine yoğunlaşmış olmam biliçli bir faaliyet içine girmiş olmamdandır.

Bilinci basakmalara ayıracak olursak:

Bilincsiz yetersiz basamak : bir şeyin varlığını bilmemek ve bilmediği şeyin kullanımını gerçekleştirememek

Bilinçli yetersiz basamak : bir şeyin varlığından haberdar ancak,haberdar olduğu şeyi kullanamamak

Bilinçli yeterli basamak : bir şeyin varlığından haberdar ve haberdar olduğu şeyi kullanmakta ancak,kullanırken ince detayına kadar düşünmek sonra yeterli olduğunda kullanmak

Bilincsiz yeterli basamak : bir şeyin varlığından haberdar ve haberdar olduğu şeyin her şeyini a dan z ye öğrenmiş zihni artık yormayan bir pozisyon gelişmiş rahatlıkla haberdar olduğu şeyi kullana bilirlilik …

 

STRES VE KAYGININ ZİHNİMİZDEKİ YERİ

Kişi stres ve kaygılı olduğunda otomatik olarak ilk etkilenen sistem ‘’bağışıklık sistemi’’dir.Bağışıklık sistemi vicudumuza gerekli olan enerjinin %50 inden fazlasını kullanan bir sistemdir.Yani günde 1000 Cl alıyorsak bunun 800 cl sini bağışıklık sistemi 200 cl ini vicudun diğer fonksiyonları için kullanılır.Bağışıklık sistemi büyük oranda enerji tüketmektedir.Stres ve sıkıntı içinde olduğunuz anda vicut savunmaya geçer Kollar ve bacaklar ekstra bir enerjiye ihtiyac duyar.Ve 800 calori olan bağışıklık sisteminin kullandığı caloriden kollar ve bacaklar gereksinim duydugu 300calorilik enerjiyi keser ve her stres kaygı aşamasında bunu tekrar eder.Onedenle stres ve kaygı ile iç içe yaşayan insanların bağışıklık sistemi çöker ve hastalıklara davetiye çıkarırken erken yaşlanmalara yıpranmalarada neden olur.

 

VÜCUDUMUZUN SALGILADIĞI HORMANLAR VE GÖREVLERİ

Beynimizde bir takım kimyasallar vardır ve bu kimyasal maddelerin tamamına ‘Nörotransmitter’ diyoruz.

Nörotransmitter 1. ACH  Asetil Kolin : dikkat ,bellek ve aynı zamanda öğrenme yeteneği ile hafızanın kuvvetlenmesinde görev alır.

Nörotransmitter 2. Dopamin : Heyecan anımızda salgılanan kimyasal maddedir.Dopaminin fazla salgılanması şizofreni rahatsızlığına neden olurken,az salgılanma görüldüğünde ise,Parkinson rahatsızlığına sebeb olur.

Nörotransmitter 3. Seratonin : Mutlulu olduğumuz anlarda salgılanan bir hormondur.Seratonin hormonunun az salgılanması deprasyona yol acarken,fazla salgılanması ise,manik yani gereğinden fazla hareketli olmaya neden olur.Manidepresip denilen bu rahatsızlığın belirtisi,mevsimsel duygu bozukluğu,kışın depresif yazın neşeli olma hallerinin görülmesidir.

Nörotransmitter 4. Norepinefrin : öğrenme bellek üzerinde etkili olan bir hormonel maddedir.

Nörotransmitter 5. Endorfin : Ağrı ve acıyı kesen hissetmemize engel olan vicudun acı anında salgıladığı bir hormondur.Ve bilek burkulmalarında vücut erdorfin salgılayarak burkulmanın oanda anlaşılmasına engel olur.Endorfinin etkisi geçmesi ile burkulma ortaya çıkar.

 

Endorfin beynimize  direk verilmiş olsaydı dışarıdan verilebilecek herhangi bir uyuşturucudan 120 kat daha etkili,damardan kana enjekte edilecek olsa herhangi bir uyuşturucudan 3 kat daha etkili ve hızlı gerçekleşebilecek kadar etkili olduğu görülürdü.

 

Vücudumuzda yedi adet hormon üreten bez vardır.Bunları sıralayacak olursak,

TROİT BEZİ : Troksin hormonudur fazla salgılanma durumunda,kişi konsantrasyon sorunu yaşamaya başlar.Dikkat dagınıklığına neden olur.

Eğer bu hormon yetersiz salgılanır ise,uyuma kronik bir yorgunluk hali yaşamaya neden olur.

PARATROİTBEZİ : Troit benizin içine gömülü ve dört bezelye görünümündedir.Fazlası uyuşukluğa hareketsizlie,azı ise,vücudun aşırı duyarlı olmasına ve seğirme gibi nedenlere sebeb olur.

PİNLAL BEZİ: MELATONİN HORMONUNUN SLGILANDIĞI BİR BEZDİR.MELATONİN ÇOCUKLARDA BÜYÜMEYİ SAĞLAYAN GELİŞİM HORMONUDUR.

 

GANODLAR BEZİ: Erkek ve kadında farklı olan bir bezdir.

Erkeklerde>>>Androjen:Testesteron salgısı üretir ve erkeğin vücudunda testesteron salgısının beklenenden fazla olması,kişide saldırganlık,şiddete meyillilik gibi durumlar yaratır.

Kadınlarda>>>Östrojen: Beklenenin üzerinde bir östrojen salgısı ile kadın annelik şefkat ve daha çok cinsel iştah gibi duyguların yaşanmasına etken eder.

HİPOFİZ BEZİ: vicudun hormonel şefidir.iki  kısıma ayrılır arka ve ön hipofiz olmak üzere

BÖBREK ÜSTÜ BEZLER: Adrenalkorteks ve adrenalmedula stresle mücadelede vücuda katkı sağlayan hormon bezleridir.

 

PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR

 

PANİK ATAK:Nefes darlığı ölecekmiş hissi terleme ve çarpıntı gibi durumlar yaşatır.

HİPERAKTİVİTE DİKKAT EKSİKLİĞİ :Dikkat eksikliği ,aşırı hareketlilik,söz dinlememe çabul sıkılma gibi belirtileri vardır.Bir çocuğa yedi yaşından önce hiperaktif teşhisi konulabilir.

DEPRASYON :En fazla rastlanan hemen hemen her insanın yaşayabildiği bir psikolojik sorundur.

Yaşamdan zevk alamama,umutsuzluk,neşesizlik,çöküntü hallerini uzunca süre yaşamak mümkündür.

Majör deprasyon diye başka bir çeşidi vardır ki bu deprasyonun daha ağır bir halidir.Erkeklerde bekarlık döneminde kadınlarda ise evlilik hayatında sıkca görülür.

 

DEPRASYONUN OLUŞUMUNDAKİ ETKENLER

 

Öfe ve nefret, aşırı üzüntü,incinmişlik ,çevresindekileri aile veya sosyal çevre yi kaybetme korkusu, insanları kaybetme korkusu ile yaşadığı olumsuzluklarda söyleyeceklerini icine atma durumları görülen kişilerde deprasyon daha sık ve yaygındır.

Kişinin egoları da bir deprasyon nedenidir.Etrafın istediği gibi yaşayan hareket eden,kararlarını başkalarının isteğine göre alan yada başkalarının desteği olmadan kendi kararlarını alamayan kişilere SÜPER EGO sahipleri denir.Ve bu ego sahipleri zamanla bu yaşam stilinden bıkarak bunalır ve deprasyona girer.

 

ANKSİYETE BOZUKLUĞU: Kaygı gereğinden fazla bir konu üzerinde saplantı hali hamla,başına kötü bir olay yada ölüm geleceği korkusu,rezil olma korkusu gibi en kötü sanaryoları kafasında kurarak düşünür ve hayatta kalma iç güdüsü ile hareket eder her an hazır tetikte bir davranış sergiler.

 

 

 

 

REGRASYON NEDİR ? : Kişinin geçmiş yaşamına döndürülerek (belli bir yaş aralığına 5-6-7) bir davranışın nedenini tesbit etme çabasına regrasyon denir.

DUYUM ve ALGI : Beş duyu organımız ile algıladığımız verilere duyum, duyuların kişilerde anlam kazanmasına algı denir.

 

BİLİNÇİN İÇİNDE BULUNDUĞU DEĞİŞİK DURUMLAR VARDIR

 

Kontrol edebildiğimiz tercih yapabildiğimiz örneğin sevip sevmediğimiz hal bilinç halimizdir.Ancak bilinçli olduğumuz halde bilincin değişik durumlarını yaşarız.Bunlar;

DÜŞ KURMAK ve FANTAZİ : Kişinin caba harcamadan yapabileceği değişik bilin durumlarıdır.

UYKU ve RÜYA HALİ : Yaşamımızın 8 saatini uyku ile geçirdiğimiz ömrümüzde uyku büyük bir yıl toplamında yer alır.Farkındaliği kaybetmek bilincli iken tepki verdiğimiz bir çok şeye tepki veremediğimiz an uyku anımızdır.Uykunun dört evresi vardır.

a)Evre alfa konum   ( kalp ve solunum yavaşlar)

b)2.evre                    (birazdaha ağırlaşan uyku)

c)3.evre                    ( derin uyku )

d)4.evre                    (metabolizmanın kalp atışlarının kan basıncının azatlığı  en derin uyku aşaması )

 

Uyurken köz kapaklarının hareket etmesi göz bebeğinin  saga sola hareket halinde olması durumuna REM DÖNEMİ adı verilir.

 

RÜYALAR: bir gecede ortalama iki saat rüya görmemiz mümkündür.İnsanın kafasındaki gereksiz bilgileri bilinç altındaki etkileşimleri yada gün içerisinde yaşadığı olayların etkileşimini rüya yolu ile insan yaşamında görmemiz mümkündür.

Ayrıca psikolojik terapi süreclerinde uyku halleri kullanılır. Mesela,

Meditasyon : Alfa konumuna gelme halidir ve bilinli yapıla bilen bir terapidir.

Zen meditasyon : Solunum üzerine odak sağlayan bir terapidir.Rahatlığa,dinlinliğe,gevşemeye etkendir.

Hipnoz: Bir kişinin başka bir kişi tarafından söylenen bir şeyi doğru kabul ederek o şeyi uygulama aşamasına hipnoz denir.Ve tıbbi bir trans terapisi olarak psikolojide yer alır.

 

ÖĞRENME AŞAMASI

Klasik Koşullanma  (koşulsuz uyarıcı,tepki-koşullu uyarıcı tepki)

Edimsel koşullanma hali (istenilen bir davranışın koşullanması şart koşulması emri verilmesi söz konusudur)

 

KİŞİLİK :kişilik var ise değerlidir insan.Ahlaklı bir kişilk sahibiysen değerin 10,dürüst bir kişilik isen 100,saygılı bir kişilik isen değerin 1000 kat artar.Lakin, başa göner isek ve kişiliği atar isek koskoca bir 0 yığınından başka bir değerin yoktur.Çünkü diğer bütün güzel hilkatlara anlam katan insanın kişiliğidir.

 

Kişilik 3 kısımda incelenir.

1-ID >>>>Sürekli doyum arayan istek ve güdülerden oluşur.

2-EGO >>Kişiliğin gerçekçi akılçı olan kısmıdır.ID in doyuma ulaşması için daha sağlıklı mantıklı yollar bulmaya çalışır.

3-SÜPER EGO>>Doğuştan var olan bir yapı değildir.Kişinin başkaları neder ne düşünür kısmını kapsar.

ID ‘de insan güdülerine hakim olamazken egoda mantıklı olanı yapmaya çalışır.

 

ÇOCUKLARDA 0-18 AY DÖNEMİ

Bu döneme oral dönem denir.Çocuğun emme çiğnme işlevlerini öğrendiği dönemdir ve çocuğun bu gibi işlevleri gerektiği şekilde tatmin edilir ise,iyimser bir çocuk edilmez ise saldırgan kötümser kişilikler ortaya çıkar.

 

18 AY VE 2,5 YAŞ DÖNEMİ

Anal dönem diye bilinir.Tuvalet eğitimini kazandığı bir dönemdir.Ebeveynler bu tuvalet alışkanlığı kazandırma aşamasında çocuğa sıkı ve katı kurallar ile eğitim sunmuşlar ise,ilerde çocuklar öfke patlaması yaşayan ve kendilerine zarar verebilen yetişkinler haline gelebilirler.

 

3 İLE 5 YAŞ ARASI DÖNEM

Fallik dönemi denir.Çocuklar bu dönemde cinsel organlarını keşfetmeye başlarlar.Özellikle kız çocukları baba,erkek çocukları anne düşkünü olurlar.Aynı cinse örneğin kız anneye karşı erkek babaya karşı kıskanclık duymaya başlarlar.

Anneye duyulan bu bağlılığa oyidibus,babaya olan bağlılığa iseelektra kompleksi denir.

 

5 İLE 13 YAŞ DÖNEMİ

Gizil dönem denir.Bu dönemde çocuk artık cinsel organına ve cinslere ilgisinin azaldığı ve hem cinsleri ile oynamaktan vakit geçirmekten hoşlandıgı keyf aldıgı dönemdir.

 

BLUĞ CAĞI DÖNEMİ

Genital dönemdir.Bu dönemde çocuk artık doyuma ulaşmamış tüm duygularını cinsellik  ile karşılamaya çalışır.Herşeyi cinsellik ile bağdaştırır.Cinsellik aile içinde üstü örtülü bırakıldığı için açıldığında ise ayıf kavramı çocuklara kazandırıldığı için ,hep merak konusu ve bu merakı gidermenin yollarının cinselliği aramaktan geçtiğini düşünen ve bu arama sürecinde birçok yanlışlara düşen kişilik haline gelir.

Ve sağlılklı Birgiler ile cinselliği tanıyamadığı için ileriki yaşlarında ve evlilik döneminde cinsellik hep bir sorun ve mutsuzluk olarak kişiye dönüş yapmaktadır.

Öyleyse bu konuda ebeveynlerin yapması gereken şey;Çocuğa çok açık olmadan bazı konuları anlatmak ve çocuğa bu konular hakkında rahat düşüncelerini ifade edebileceği ortamlar yaratarak cinselliğin insan hayatındaki gereksinimini  ve sağlıklı ilişkinin yollarının nasıl kazanılacağını çocuklarına anlatmalı ve paylaşmalıdır.

 

İnsanlar bluğ döneminden bile daha önce başlayarak iki guruba ayrılırlar.

İçe dönük ve dışa dönük insanlar olarak …

 

İÇE DÖNÜK İNSANLAR…anti sosyal çok fazla diyalog kurmayı sevmeyen kendi kendine zaman geçirmeyi seven ve yalnızlıktan keyf alan insanlardır.

DIŞA DÖNÜK İNANLAR…daha sosyal çevreyle vendisiyle barışık iletişimleri kuvvetli öz güven saygıları yüksek olan kişilerdir.

 

Aşağılık kompleksi : Kişinin gelişimine katkı sağlayan en önemli etkenlerden biridir.Kişi kendisini eksik gördüğü noktalarda gelişime ve değişime açık kılar ve böylece gelişimi için daha gayretle ve istekle yola eğitim sürecine koyulur.

Aslında aşagılık kompleksi bir çok duyguyu barındırır bünyesinde, güvensizlik endişe korku kaygı vb..gibi..Bu kişideki güvensizlik duygusunu incelemek gerekirse;

 

TEMEL GÜVENE KARŞI GÜVENSİZLİK.>>>Bebeklerde yaşanır daha çok ve bebekler kendini yeni bir ortamda güvensiz hissederler anne babanın ilgi sevgisi şevkati ile bulunduğu ortamın güvenli olduğunu düşünmeye başlayan çocuk artık o bulunduğu dönem ve ileriki dönemler için güven konusunda kaygı taşımayan bir birey aşamasına gelir.

 

ÖZELLİĞE KARŞI UTANÇ VE KUŞKU >>>İlk üç yıl çocuklar büyüdükçe bağımsızlık kazanmaya ve çevrelrini keşfetmeye başlarlar.Yürümeyi koşmayı kendi başına tuvalet yemek yemek gibi bir çok hareketi kendi başlarına yapmaya başladıkları dönemlerdir.Herşeye karşı merakı ve araştırma çabasına girdiği bir dönemdir.Eğer çocuk bu döneminde sürekli başarısızlık ile suçlanır ise kendinden kuşku duymaya başlar.Onedenle çocuğun bağımsızlık güveninin oluşması için çocuğu başaramadığı anlarda dahi desteklemeli ufak yardımlar dışında kendi işlerini kendisinin görebilmesine müsaade edilmelidir.

Yaptıgı giriştiği her işi küçümsemeden gururunu incitmeden teşfik edici sözlerle desteklemek gerekir.

Aksi taktirde çabuk pes eden ve risk alamayan bir kişilik haline gelir.

 

GİRİŞİMCİLİĞE KARŞI SUÇLULUK >>>3 ve 6 yaş dönemlerinde çocuklar yeni projelere girişerek çevrelerindeki şeyleri değiştirebileceğini düşünürler.Artık tanıma aşamasını geçmiş,müdahele etme gereği duymaktadır ve kendi zevk ve isteğine göre değiştirme çabası gelişmeye başlamıştır.Yani yeni mücaleler yeni atılımlar ile daha aftif olabilme başarı ve taktir edilme duygusunu yakalamaya çalışmaktadır.

Çocuğun bu girişiminde anne babanın girişimlerini desteklemesi çocuğu yüreklendirmesi,çocuğun yeni zevler,hazlar,başarı duygusu fikir gelişimi yakalamasına neden olur.Çocuk bu girişimleri sırasında aile tarafından girişimleri basit algılanır ciddiye alınmaz ise değersizlik hissi ve kızgınlık duygusu gelişir.Bu duygular kalıcıdır.

Çocukların başarısı ebeveynlerin motive cesaretinin meyvesidir.

 

ÇALIŞMAYA VE BAŞARILI OLMAYA KARŞI AŞAĞILIK DUYGUSU >>> 4 ve 6 yaşından sonra çocuk 7 yıl boyunca evde okulda cevresinde kendisinden beklenilen yeni sorumluluklarla karşılaşır.Eskiden aynı şeyleri başkasının yaptığı bir ço şeyi artık çevre ondan beklemektedir.Tam bir yetişkin olabilmesi için en önemli şey olan kişisel bakım işlevlerini anne babab artık çocuğun kendisinden düzenli olarak yapmasını beklemektedir.Bağımsız bir sosyal olabilme güvenini kazanması açısından ise okulda ve sokakta kendisini tehlikelerden korumayı,arkaşadları ile iletişim kurabilmeyivakit gecirebilmeyi artık kendi  çabaları ile başarabilmelidir.Çocuğa hazırcı  olmaya alıştıran aileler ve kendi başına sosyalleşmesine fırsat tanımayan ailelerin çocuklarında a-sosyal anti sosyal dönemleri başlar.Pasif sıradan mücadeleci olmayan her şeyi ayağına bekleyen monoton bir yaşantının içerisine çocuğu adeta esir ederler.

 

KİMLİĞE KARŞI KİMLİK KARGAŞASI >>>Çocukluk ve ergenlik geride kalmıştır. Tam bir yetişkinlik dönemi başlamaktadır ve burada asıl kaygı kişinin kimliğini bulabilme evresidir. Kimlik, kişinin öğrenci kardeş arkadaş evlat eş olabilme rollerini  içsel bir tutarlılık ile bütünleştirebilmesidir.

Kişi artık sadece bir annenin evledi değil aynı zamanda bir arkadaş bir öğrenci bir sevgili bir eş kısaca sosyal bir varlıktır.

Bütün bu rolleri aynı hayat içerisinde harmanlama kabiliyetine sahip olursa kişi işte ozaman kimliğini tam anlamıyla bulmuş olur. Kimin yanında ne olduğunu kimlerin ondan ne beklediğini herkesin yerinin hayatında farklı bir yerde olduğunu birinin diğerine asla karıştırılamayacağının farkındaliğı ile yaşamına devam eder.

 

YAKINLAŞMAYA KARŞI YALITILMIŞLIK >>>Genç yetişkin, kadın herkes yakınlaşma aşamaları yaşar.Karşı cinse karşı ilgi sonucu bir yakınlaşma başlar.Yakınlaşmada başarısızlık durumu acı veren eksiklik hissi yalnızlık hissi yaratır.Kişiliği ve kimliği oturmamış kişi karşı tarafa olumlu bir izlenim veremediği için sıkıntılı sürecler başlar.

 

ÜRETKENLİĞE KARŞI DURGUNLUK >>>25 VE 60 yaş döneminde görülür.Kişi yaşamının her döneminde yaratıcı ve üretken olmak ister.Çocuksu hevesler kenera itilmiş kendisine bir hedef belirlemiş ve bu hedefler için çalışan didinen bir kişilik var olmuştur.Ailenin kıymetini dostlarının işinin yaşamının anlamını daha iyi idrak etmektedir ve bunlardan zevk almaktadır. Gelişim sürecini tamamlayamayan kişiliğini oturtamamış insanlar ise,yaşamı sıkıcı monoton bir rutine bağlar aile cevre iş gibi sahip olduğu ovarlıklara fazla anlam veremediği gibi onlardan zev dahi alamayan  ve hayatında istediği şeyleri yapamamanın yaşayamamanın acısını taşıyan kişilikler haline gelirler.

 

BENLİK BÜTÜNLÜĞÜNE KARŞI UMUTSUZLUK >>>Yaşlılığın yaklaşması ile ölüm gerçeğine alışmak zorunda kalırlar.Bu dönem iş yaşamının anne baba evlat olma gibi konumların anlamını önemini kaybettiği bir dönemdir.Aranıp sorulmamak evlatlardan ve dostlardan ilgi görememek umutsuzluğa neden olur.Kişiliğini ve karekterini oturtan insanlarda ise yaşlılık kendisine huzur verir hayatında her aşamada yapması gerektiği her şeyi yaptıgına inanın ve bu inancının gölgesinde ruhu mutmain huzur bulur .Ölüm kendisi için korkutucu bir hal asla değildir.

 

TERAPİLER

Psikolojide kullanılan tedavi terapileri vardır.

 

PİSİKANALİZ TERAPİSİ…Bütün psikolojik sorunların temelinde çocukluk yıllarında maruz kaldığı yasaklamalar çocuğun gelişmesine engel olacak olan önlemler ve bu önlemlerin çocuğun yapmak isteyipte yapamadığı her şeyi bilinç altına atarak orada hapis eder.Ve yetişkinlik döneminde bilinç altından bilince çıkmak için bu duygular çeşitli yollar arar.Ortaya çıktığında ise bastırılamadıgından çeşitli  psikolojik bozukluklaran yol açar.Terapide kişi bir sandalyeye uzandıktan sonra engel yasak hiç bir şey tanımadan aklına ne gelirce buna fantezileride dahil olmak üzere anlatılması isteniyor. Ve terapist büyün bir dikkat ve inceleme ile kişinin çocukluğunda yada öğrencilik yıllarında yaşadığı olumsuzluğun kişide yarattıgı korkuları acı duyguları yakalamaya ve o duyguyu olumlu hale çevirmeye çalışıyor tabi bu bir iki seyans değil uzun bir terapi sonucunda sorun olmaktan çıkıyor.

 

DAVRANIŞ TERAPİLERİ

Ölçülebilir ve gözlemlenebilir bir terapidir.Kişi daha olumlu tepkiler vermeyi öğrenirse sorununda otomatikman ortadan kalkacağını savunur.Yani çok sinirliyim diyen birinin sinir nedeni pisikanaklizde bilinç altında aranırken davranışcı terapide kişinin tamamen bu davranışını değiştirmeye yönelik çaba sarfeder.

 

BİLİŞSEL TERAPİ

Davranışı değiştirmek değil asıl kişinin içinde bulunan inancı değiştirmeye yöneliktir.Kişinin inancı değişirse olaya bakış acısıda ve davranışlarıda farklılıklar kılar.

 

GURUP TERAPİLERİ

AİLE TERAPİSİ>>>>>>>sorun kimdeyse sorunlu kişiyi değil sorunu ve kişiliği olumlu çözüme götürebilmek için sorun aile genelinde yapılır.Amaç,aile bireylerinin birbirlerini anlaması için ve sorunun kaynagının ne olduğunu hep birlikte görebilmeleri için empati yapmaktır.

 

EVLİLİK TERAPİSİ>>>>insanlar mekanlara misyon yükleyerek başarılı ilişkiler ve başarılı işhayatı yakalayabilirler.Mekana anlam yüklemek kişinin nerede ne yapabileceğini aile cevresine bilinli birşekilde kavratabilmektir.

Eşler birbirleri ile anlaşamadığındabirbirlerinin yerine geçerek empati yapmaları istenir.

 

BELLEK KAVRAMI KISA VE UZUN SÜRELİ BELLEK NEDİR ?

 

Bütün hayatımız boyunca anı formatına cevrilerek hafızada saklanan tüm bilgi yuvasına bellek diyoruz.

Kimi insanlar çok uzun zaman önce yaşadığı anıları çok rahatlıkla anlatıp dile getirebilirken kimi insanlar ise kısa zaman önce yaşadığı olayın detaylarını hatırlamakta dahi zorlanır.

 

Kısa süreli bellek>>>>

Düşündüğümüz ve belli bir anda farkında olduğumuz bilgiyi tutan kısma kısa süreli bellek diyoruz.

Kapasitesi çok fazla değildir.Örneğin;

Santranc oynayan bir kişinin o anda yapacağı akıllı hamle için konsantre olup sessiz bir ortamda bütün  dikkatini hamlaya yoğunlaştırması kısabelleğe örnek verilebilir.

 

Uzun süreli bellek>>>>İp uçlarına ihtiyacı olan bir bellektir.Yakaladığı ip ucu ile belleğindeki o anıları bir film şeridi gibi hafızasından geçirir ve hatta yaşattığı duyguları dahi o an yeniden yaşamasına olanak tanır.Örneğin;

Bir parca duyarsınız radyoda ve  o parca sizin okul yıllarındaki ilk aşkınızı hafızanızdan hayalinize serer.Yaşadığınız duygulardan tutunki ilk aşkın yüz hatlarına kadar her şeyi hayırlarsınız.

 

Evet psikolojite giriş ödevim burada son bulur.

 

ÖNEMLİ NOT: Bu derslerden sonra anladım ki psikoloji okumayan bir psikoloğa gitmeyen bizler hatalar ve körlükler ile dopdoluymuşuz.

İsterdim ki erğenlik dönemine giren her bireyin psikoloji ile tanışıp sağlıklı bir hayata ve bireylere bakış acısı ile yaşama sevincini korusun.Temel psikoloji 5.ci sınıftan itibaren okullarımızda ders olarak verilsin.

Yaşamıma düşüncelerime çok şey katan bu dersleri zamanında hayatımın baharında dinlemeyi fırsat bulmuş olsaydım eğer bu gün daha mutlu daha başarılı daha çok sevilen daha çok ailesine çevresine faydası dokunabilen bir birey olabilirdim.

Ve hatta muhteşem bir psikolog olabilirdim.

 

Siz psikologlardan isteğim psikolojijnin mutlak gereklilğini milli eğitime ve ailelere ısrarla söyleyin bu yönde girişimlerde bulunun.

Bu meslek kuytuda köşede arkalarda kalacak bir meslek  değil.

 

Saygılarımla VİCDAN AVCI

25/1/2014

 

 

beylikdüzü - beylikdüzü keman - beylikdüzü piyano - beylikdüzü bale - beylikdüzü müzik merkezi - modern sanatlar akademisi - beylikdüzü sanat
BEYLİKDÜZÜ müzik

Bu içeriğe yorum yapan ilk siz olun!

  • Ad Soyad:

  • Yorum:

  •  

    @name x

  • UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
    HAVA DURUMU
    Görüntülemek istediğiniz ili seçiniz:
    banner230
    EN ÇOK YORUMLANANLAR
    BUGÜN
    BU HAFTA
    BU AY
    ARŞİV