Batı batarken…!

İnsanların bir ömrü olduğu gibi toplumların, milletlerin ve uygarlıklarında bir ömrü vardır.

Geçmiş uygarlıklar ve kültürler çok uzun asırlar varlıklarını ve etkilerini sürdürebiliyorlardı. Bunun sebebi bilim, teknoloji ve iletişimin o dönemlerde bu kadar yaygın, etkin ve hızlı gelişmemesi idi.

Batı Rönesans’ı ile uygarlık kapılarını aralamış, bilimsel keşifler ile doğu dünyasının eski uygarlıklarının önüne geçmişti. Elde ettiği teknolojik üstünlüğü ile de doğu dünyasının çoğunu ve Afrika kıtasını da tamamen kendi sömürge alanları yapmıştı.

Batılı ülkeler endüstri ve sanayileşme ile üretimini artırarak, tüm dünyaya pazarlayarak ekonomik bir dev haline gelmişti.

Maddi uygarlık alanlarında zirveye çıkan Batı insan ve insani değerleri önemsememiştir. İnsan hakları, demokrasi ve evrensel hukuk diye seslendirdiğildeğerler zinciri sadece kendi halklarının hakkını savunmak anlamında uygulamıştır.

Ortaya koyduğu değerleri işine, menfaatine göre farklı ve ikiyüzlü uygulamıştır. Kendine biat eden diktatörleri korumuş, onların zulümlerini görmezden gelmiştir.

sömüremediği ülkeler demokrasi ile yönetilse bile oralara müdahale etmek için komik sebepler uydurarak o toplumları baskı altına almış, karıştırmış, iç çatışmalar çıkarmış o toplumu bölüp, bir birinr kırdırmıştır.

batı kültür denince aklımıza hoolywood sinama sektörü, sigara sektörü fast food türü beslenme, cola türü gazlı içecekler, giyim kuşam markaları ve alışkanlıkları gelmektedir.

saydığım alanlarda tüm dünya insanlığını kendi marka ve firmalarının reklamları bağımlı birer tüketici insan tipi oluşturuyor.

Batı aslında ne kültürün ne de uygarlığın sahibi olmayı hak etmemişti. Silah sanayisinin üstünlüğü sayesinde baskıcı, hegomen, duygusuz ve sevgisiz çağdaş vahşi, kapitalist ve materyalist öldürme, yok etme kültürüdür. Hatırlayın 1. ve 2. dünya savaşlarını kimler çıkardı ve ne kadar milyon insan öldü. Ürettikleri silahları satmak için nerelerde, nasıl, kardeş halklar arasında iç savaşlar çıkarmıştır.

Daha söyleyecek, anlatacak çok örnekler var. Ama değmez ve gerekmez. Çünkü bu vahşi batı batı canavar çok erken yaşlanmıştır. Dişlerinin döküldüğünü görmeye başladık. Ekonomik durgunluk ve krizlerin daha da derinleşeceğinden emin olabilirsiniz. Ayrıca nüfus artışları yok. Yaşlı Batı dünyası gelecekte ki genç nüfusları da doğudan ve Afrika’dan gelen göçmenlerin çocuklarından oluşacaktır. Fark etmez ister asimilasyon ister entegrasyon olsunlar. Herkes mutlak genlerinde ki sırları muhafaza edecektir.

Uygarlık ve kültür Asya’nın yitiği idi.

Asya uyanmaya başladı. Asya ile birlikte Türkiye’de uyuşukluğunu kendine güvensizliğini silkinerek üstünden atmaya başladı. Ve tarihi tecrübeleri onun işini kolaylaştıracaktır.

Biz istemesek de çevre halklar bize misyonumuzu hatırlatmaya başlamışlardır. Misal Avrupa’ın İsrail’i, şımarık çocuğu Yunanistan’dan Türkiye’ye çalışmak için 300 bin Yunanistan vatandaşının başvurduğunu biliyor musunuz?

Arap halklarının uyanışları, batının sömürgeliğinden kurtuluşları, Çin, Hindistan, Endenozya, malezya’da ki gelişmeler artıkça Batı’nın batışı da artacaktır.

Eski çağlar da 100 yılda ki gelişmeler artık günümüzde 10 yıla sığıyor.

Ve daha Türk dünyası uyanacaktır mutlaka. Ve bir de cenup Azerbaycan uyananda Çin seddine kadar Türkçe danışarak özgürce iş, aş ve aşk yolu eski ipek yolu ( Silk Road) tekrar canlanacaktır.

Batı uygarlığının temelinde Asya’nın, Afrika’nın ve Amerika kıtasının yerlilerinin kan, ter ve gözyaşları vardır. Onların ahları ve bedduaları Batı’nın batışının sebeplerinden ve gereklerinden biridir…