
PKK itirafçısı Şemdin Sakık'tan çarpıcı sözler
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada dinlenilen Şemdin Sakık, PKK, Öcalan ve JİTEM ile ilgili çarpıcı itiraflarda bulundu.
''Ergenekon'' davasında tanık olarak dinlenilen PKK itirafçısı Şemdin Sakık, ''Bu olayın (Bingöl'de 1993'te 33 askerin şehit edilmesi) tetikçisi, PKK'dır. Örgüt liderinin 'eylem yapın' talimatına karşın bu askerler tedbirsiz yola çıkarılmıştır. Neden tedbir alınmadı?'' dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada dinlenilen Şemdin Sakık, İP Genel Başkanı Doğu Perinçek'in, terör örgütü elebaşısı Abdulah Öcalan'ı ziyaretinden sonra militan sayısında patlama olduğunu söyledi.
"TARAF GAZETESİ ÖRGÜT BÜLTENİ"
Taraf Gazetesi'nin bu boşluğu doldurduğunu iddia eden Sakık, örgüt bülteni mi yoksa ulusal bir gazete mi olduğunun sorgulanması gerektiğini söyledi. Öcalan'ın her sözünün bu gazetede manşet haber olarak yayınlandığını belirten Sakık, "2007'den günümüze kadar süren şiddette her kişinin isminin altında Taraf gazetesi vardır" iddiasında bulundu.
Çekilmesinden sonra Doğu Perinçek'in yerini ''Ergenekon'' davası sanıklarından Yalçın Küçük'ün doldurduğunu anlatan Sakık, ''Doğu Perinçek'in Abdullah Öcalan ile ilişkisi ne ise Yalçın Küçük'ün ilişkisi daha fazlaydı. Küçük bize, silahlı eğitim veriyordu. İkinci başkanımız mı diye düşünüyorduk. 'Rüzgara tutunmuş adam' başlıklı bir makale yazmıştı. Bu yazı, örgütün güçlendirilmesini ve savaşın kızışmasını isteyen bir yapıdaydı. Abdullah Öcalan bize Yalçın Küçük'ün Türkler için bir şans, örgüt için Allah'ın lütfu olduğunu söylerdi'' şeklinde konuştu.
O dönemlerde Abdullah Öcalan ile konuşmalarında, silahlı mücadelenin bir çıkmaza girdiğini söylediğini aktaran Sakık, bu nedenle ayrı düştüklerini ve örgütten kaçtığını anlattı.
''Aslında 1993'te en büyük darbe oldu. Bu ülke bir değişime uğradı'' diyen Sakık, PKK'nın, silah olarak kullanıldığını savundu. Sakık, ''PKK'nın gerektiğinde Türklere, gerektiğinde ise devlet içindeki dinamiklere yöneltildiğini'' söyledi.
-33 askerin öldürülmesi-
Sakık, Bingöl'de 25 Mayıs 1993'te 33 askerin şehit edilmesine ilişkin şu açıklamalarda bulundu:
''33 asker şehit edildi, direkt üzerime atıldı. Olayı üzerime yığdılar. Devlet, o dönemde Kulp kırsalında olduğumu biliyordu. Ruh halimi bile biliyordu. Benim hakkımda, istihbarat almış, 'Yeşil ile ilgisi var' dediler. O dönem örgüt tek taraflı ateşkes ilan etmişti. Devlet de bu ateşkesi bozmak için her gün operasyon yapıyordu. Örgüt lideri, 'herkes birbirini korumak için misilleme yapabilir' diye talimat verdi. Öyle karakol basmak, büyük eylem yapmak imkanı yoktu. Kimlik sorma, yol kesme, mayın döşeme gibi eylemler yapıyorduk. Büyük silahlarımız yoktu. Küçük silahlarımız vardı. Askere yol kesme yapıldı. Götürelim mi, vuralım mı, tartışması yapıldı. Güvenlik kuvvetleri olay yerine gidince 2'si öldürülüyor. Ayak üstü karar veriliyor. Kimi öldürülüyor kimini de yanlarında götürüyorlar. Bu olayın tetikçisi, PKK'dır. Örgüt liderinin 'eylem yapın' talimatına karşın bu askerler tedbirsiz yola çıkarılmıştır. Neden tedbir alınmadı? Bu planlanmış bir şeydir. Bu olayda insani olarak sorumluluk kabul ediyorum. Her gün telsizleri dinleyen, nerede ne kadar kişi olduğumuzu bilen, 200 kişi olduğumuzu bilen güvenlik güçleri, bu taburu çıkarırken, eylem yapılacağını bildiği halde neden tedbir almadı?''
Bu sürecin planlama olduğunu ileri süren Sakık, ''Öncesinde Özal, onun öncesinde Cem Ersever, onun öncesinde Eşref Bitlis gitmiştir. Kilit noktaları tutanlar tasfiye edildi. Güçlü bir savaş için bu bahaneyi yaratmaları gerekiyordu. Tek başına 33 asker olsaydı 'kazadır', 'kana susamış timin işidir' derdik. Ama bu zincirin halkasıydı. Türk halkını titretecek eyleme gerek vardı. Savaş talimatı da aynı yıla denk geldi. 1993'te gerçek anlamıyla 12 Eylül'den daha kanlı, daha köklü, daha korkunç bir darbe oldu. Sayı olarak, nitelik olarak da daha kanlıdır. Devletin en kilit noktalarındaki insanlar götürüldü'' diye konuştu.
-Gaffar Okkan cinayeti-
Sakık, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'ın öldürülmesi olayına değinmek istediğini belirterek, ''Ergenekon davasıyla ne kadar ilgilidir bilmiyorum. Bu ölçüde faili meçhul olarak kalan, gizlenen olayların hepsi birbirine bağlıdır. Bir gücün işidir'' dedi.
Yeni yakalandığında, Diyarbakır valisi ve emniyet müdürünün kendilerine hitap eden bir toplantı yaptığını, isteği üzerine dönemin Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ile 5 dakika görüşerek, eşya, yiyecek gibi sorunlarını bildirdiğini anlattı.
Okkan'ın kendisine ilgi göstererek, ''Ülkeye zarar verdin, hizmet de etmelisin'' dediğini ifade eden Sakık, ''Böyle bir sıcak ilişkiyle başlayan, saygı duyduğum insanın ölümü gerçekleşti'' dedi.
Şemdin Sakık, 1994'te Tunceli kırsalındayken militanlar tarafından alınan 2 ormancıdan birini yanına aldığını, aralarında baba-oğul ilişkisi oluştuğunu söyledi.
Sakık, 1998'de örgütten ayrılınca, bu kişinin de 1 yıl sonra Diyarbakır'da yakalanıp itirafçı olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
''Başvurdum, beni görüştürdüler. Zaman zaman göreve çıkıyordu. Dicle'de bir yüzbaşının yanında kalıyordu. Gaffar Okkan, şehit düşünce ona sordum. Okkan'a yapılan eyleme bakıldığında, dünyanın hiç bir yerinde bu kadar yağdan kıl çekercesine, hedefi yüzde yüz vuran eylem görülmemiştir. 'Bunlar Lübnan'da eğitilen Hizbullah olsa bomba kullanırlar' dedim. 'İran'daki Hizbullah olsa hiç bir zaman sonuca gitmezler' dedim. 'Bu kesinlike Hizbullah işi değil' dedim. Cezaevinde yan koğuşumda Hizbullah lideri kalırdı. Havalandırmadan konuşurduk. 'Bilmiyoruz' diyorlardı. Bunlar bunun çeyreğini bile yapamazlar. PKK'nın bile bu kadar başarılı bir eylemi olmamıştır. Her faili meçhul cinayet, yüzde yüz devlet desteklidir. Gaffar Okkan'a, askeri, siyasi, istihbarat açısından bakarsanız, kesinlikle Hizbullah işi değildir. Bu bölgede, bütün silahlar karışıktır. PKK silahları, ordunun elindedir. Silahlardan çıkan mermiye bakarsanız, tetikçisini bilmek mümkün değildir.''
''Ergenekon'' davasında tanık olarak dinlenilen Şemdin Sakık, 1996 yılında terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'a suikast girişiminde bulunulduğunu ifade ederek, ''Önce öldürmek için planlanan eylem, birilerinin müdahalesiyle korkutmaya dönüştü'' dedi.
Pekgüzel, sanıklardan Doğu Perinçek ve terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın Bekaa Vadisi'nde çektirdikleri fotoğrafları göstererek, bunlarla ilgili bilgisi olup olmadığını sordu.
Fotoğrafların, örgütün spor ve eğitim yaptığı alanda çekildiğini belirten Sakık, Perinçek ile Öcalan'ın görüşmelerinin gece geç saatlere kadar sürdüğünü, görüşmelerin baş başa olduğunu, kendisinin içeri alınmadığını anlattı.
Sakık, ''Öcalan'ın yanına gelen hiçbir gazeteci, yalnızca gazeteci değildir. Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Altan kardeşler, Yasemin Çongar, gazetecilik için gelmediler. Onların görüşme amacının örgütün askeri gücünü kullanmak olduğunu düşünüyorum'' dedi.
Örgüte katıldığı ilk dönemde faaliyetlerini ''silahlı mücadele'' olarak tanımladığını belirten Sakık, ''Daha sonra mücadeleye 'savaş' dedim. Şimdi ise 'terör' diyorum. PKK bir terör örgütüdür. Biz başta haklı, ilerici, insanlığa yönelik bir mücadele yürüttüğümüze inanıyorduk. Ama Abdullah Öcalan yakalanınca 'Bağımsız Kürdistan hedefim yoktur' demesi ile PKK'nın yürüttüğü savaş, savaş olmaktan çıktı. Çünkü siyasi hedefi kalmadı'' diye konuştu.
Örgütün tüm faaliyetlerini Öcalan'ın kontrol ettiğini ifade eden Sakık, PKK'nın birinci dönem gerçek koordinatörünün Doğu Perinçek, ikinci dönem koordinatörünün ise Yalçın Küçük olduğunu iddia etti. Sakık ''Bu iki isim PKK'yı kullandı'' dedi.
Sakık, dağdakilerin inmek istediğini söyleyerek, şöyle devam etti:
''Ancak kanla beslenenler, bunu istemiyor. Bunlar mecliste milletvekili, belediyede başkanlık gibi kademelerde bulunmakta. Bir de Kürtlerin yüzde 99'u bu savaşın bitmesini istiyor. Ölümden beslenenler için kimin öldüğünün önemi yok. 20 yıl önce dağda ölen kız kardeşimin hala oyu kullanılıyor. Öcalan'ı, Karayılan'ı gazete köşelerinde analiz ediyorlar. 'Çok sempatik biri' diye yazıyorlar. Bu maceracı gençlere yol gösteriyor. Örgütü bu kadar çok işlemeleri 'oralara gidin' anlamına geliyor.''
-Öcalan'a suikast girişimi-
Sakık, Abdullah Öcalan'a, 1996 yılı baharında Şam'da suikast yapıldığını dile getirerek, ''Bomba patlatıldığı saatte benimle uydu telefonuyla konuşuyordu. Bir ara telefondan uzaklaştı. Kaldığı yerin yakınındaki Türkçe okulunun önünde patlama olmuş. 15 dakika kadar telefondan uzaklaştı. Sonra 'siz savaşmadığınız için düşman gelip beni Şam'da vurmaya çalışıyor' dedi. Okulun kırılan camlarından da Cemil Bayık, hafif yaralandı. Öcalan tedbirini almış. Ya Öcalan bilgi aldı, böyle bir şey olamadı ya da bombacılar Şam yönetiminden bu icazeti alamadılar. Önce öldürmek için planlanan eylem, birilerinin müdahalesiyle korkutmaya dönüştü'' şeklinde konuştu.
Şemdin Sakık'ın yorulduğunu ifade etmesi üzerine, mahkeme heyeti duruşmayı yarına erteledi.
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir, teşekkür ederiz.
Bu habere yorum yapan ilk siz olun!