GEZİ PARKI YERİNDE KALSIN HALKIN SESİ YANKILANSIN

Bir ağaç gibi hür ve tek olmaktır insan… Nazım Hikmet Ran’nı saygı ile anıyoruz.
Bir ağacı kesmek, bir insanı kesmek kadar ağır vebal taşır, çünkü oda bir canlıdır.
Son yıllarda engellilerin elinden tutup, onları sokağa çıkartan ve kendi ayakları üzerinde durmaları için istihdam sağlayan, onların sosyalleşmesi için her imkânı seferber eden bir parti toplumun sesine kulak tıkayamaz…

Daha Reyhanlı olayları son bulmadan, yaraları sarılmadan, acıları unutulmadan yeni bir keşmekeşin içinde buldu halk kendisini…
İstanbul’un gözde bölgelerini aşan dört bir yanına yayılan protestolar yurtdışına da taştı. Taksim gezi parkı yerine AVM yaptırılacağı duyumları halkı haklı olarak sokağa döktü.

Güzelim ağaçlara nasıl kıyabiliyorlar?
İnsanların bir avuç nefes alabilecekleri yerlerden mahrum bırakmak ne kadar insani bir durumdur?
Ağaçları kesip, beton yığınları arasına insanları mahkûm etmek hiç kimseye fayda sağlamaz.
Hani halkın refahı her şeyden önemliydi?
Hani öncelik sırasında insanların istekleri yer alıyordu?

Ülke yönetiyorsunuz, ülkenizde sebep olduğunuz bir nedenden dolayı kan gövdeyi götürüyor, vurup, kırıyorlar, direniyorlar, biber gazına maruz kalıyorlar, yapılan haksızlıklara canlarını siper ediyorlar, güzel bir dünya için, gelecekteki çocukları için çabalıyorlar, siz arkanızı dönüp keyifle dünya turuna çıkıyorsunuz!
Bu durumu bozmak için nasıl ki, tek bir sözünüze bakıldı, çözmek için de tek bir sözünüz yeterli.

Adım başı AVM, adım tükenmişlik…
Artık insanlar kapalı AVM merkezlerine gömülüyor.
Açık alanlara sınır mı getiriliyor?
Halk protestolardan yorgun, üzgün ve çaresiz…
Adım başı direniş, adım başı protesto, adım başı tekme tokat var.

Bu tür manzaraları görmekten bıktı insanlar.
Meclis kavgalarından, boş nutuklarından, politik oyunlardan, atıp tutmalardan bıktık.
Halk ne istiyorsa biz onu veriyoruz tezini çürüttünüz.
A partisi, b partisi, c partisi aramıyor kimse; huzur, güven ve hizmet istiyor herkes…

Her şey bir yana halkın masum tepkisiyle bile alaylı bir tavırla yanıt vermek bir başbakana hiç yakışmadı. “ tencere tava hep aynı hava” sözü başbakanımıza ait. Bunlar aşılır, bunlar basit şeylerdir diye seslenmişti. İnsan basit değildir. İnsan sizin başbakan olma nedeninizdir. 

Ülkemiz karanlık bir kaosa sürükleniyor, belki de iç savaşa meal verilmekte?
İnsanlar uyumayı bırakmış, bir ağaç altında gölgelenebileceği bir ağacı kaybetmemek için haykırmakta. 
Özümüz insan olmamızdan ibarettir. Haksızlıklara göz yummaksa, özümüzü kaybetmek demektir.      

Çoğunluk haklılığa tekabül etmektedir.
Bu çoğunluğa karşı durmak ise bir menfaatin, bir çıkarın, bir kazancın gözetilmesi demektir.
Kayıplar çoğunluğun acısıdır. Acılara seyirci kalmaksa sözün bittiği yerdir.

Birer gazı, tazyikli su ve öfke…
Ortalığa dökülen maddi zararın bir rakamı yok.
Bu sokağa saçılan paralar yine o halkın cebinden çıkartılacak elbette…
Yaraları sarılmayacak kayıpların yaşandığı bu olayların ortadan kaldırılmasını sağlayacak olanlar neden susarak beklerler?

Dünya nerede, biz dünyanın neresindeyiz?
Başbakanın, başdanışmanı başbakanı bize yedirtmezmiş…
Başbakan mı bizi yiyecek, biz mi başbakanı yiyeceğiz bilinmez ama dünya içinde kaybolma yolunda ilerlediğimiz kesindir.     

Ülkemizde hiç mi güzel şeyler yaşanmayacak,
Bizler hiç mi güler yüzle yarınlara uyanmayacağız,
Çocuklarımıza hiç mi şiddetsiz günler yaşatmayacağız!

Artık ufkumuzu bile kapattınız.
Hayalimizde ki güzellikleri bile engellediniz, elimizdeki güzel resimleri karartıp, çiçekleri soldurdunuz…    
Bizler yeniden ekilen bir bahçe içerisinde, Kürt, Türk, Alevi, Laz ayırımı olmadan kardeşçe, el ele aynı çatı altında bir bütün olmak istiyoruz. Artık kavgalar, kargaşalar, vurdular, kırdılar son bulsun istiyoruz…