İNSAN YAŞAR MI ?
Böyle bir soru olur mu diye sormayın ! Oluyor işte ben sordum bu soruyu sizlere. İnsan yaşar mı dostlar ? "İnsanına göre değişir be ustam" diyenleriniz çıkacaktır. "Yaşar ama nasıl yaşar, yaşar ama bir de bunu ona sor, yaşar fakat buna yaşamak denirse, öyle bir yaşar ki kral gibi yaşar !" ,"Yaşar ne yaşar ne yaşamaz. (Aziz Nesin)" gibi ardı arkası kesilmez sorular ve cevaplar.
Bu soruyu kendime, bugüne kadar defalarca sordum ve her sorduğumda da farklı cevaplar aldım. "İnsan neyle yaşar ustam ?" Haydi hep beraber bu soruya cevap arayalım.
2010 yılında on birincisi düzenlenen uluslararası İstanbul Bienalinin ana konusu; İnsan neyle yaşar ? Ünlü yazar Tolstoy, bir kitabında bu soruyu sormuş, fakat bienal bunu değil daha eski bir örneği ele almış. Bu sözler; Bertold Brecht'in Elisabeth Hauptmann ve Kurt Weill ile birlikte tam 82 yıl önce yazdığı "Üç kuruşluk opera" adlı oyunun ikinci perdesinin kapanış parçasında geçiyor.
"İnsan neyle yaşar ?
İnsan neyle yaşar: Ezip hiç durmadan.
Soyup, dövüp, yiyip yutarak insanlar?.
Yaşayabilmek için hemde unutmalı,
İnsanlığı unutmalı insan.
Katı gerçek budur, kaçınılmaz.
Kötülük yapmadan yaşanamaz."
Eserin sözlerinin bir kısmı bunlar. Bu kadarı bile bize çok şey anlatıyor. Burada insan neyle yaşar teması işliyor, biz ise konumuza geri dönelim isterseniz. İnsan yaşar mı ?
...
İnsanlar ekmeksiz yaşayamaz değil mi ! İnsanlar su olmadan yaşayamaz. Fakat artık bunlar olmadan bile bizleri yaşamaya mahkum etmeye çalışmıyorlar mı ? Sürekli yukarı yerlerden gelen emirler dahilinde değişen ücretler. Sadece kendi ceplerini doldurmak için çabalayan yalancı siyasetçiler. Seçim zamanların da olmadık yere, boş keseden tutulmayan sözler. İşçiye zam, memura zam, emekliye zam. Adalet söylemleri sadece seçim zamanlarında hatırlanıyor. Ekmeğe zam, suya zam, elektriğe, doğalgaza, benzine, şekere, çaya, çorbaya zam üstüne zam. Sıra emekçiye, işçiye, memura gelince, elde yok avuçta yok politikası devam ettiriliyor.
"Kaşık ile verip kepçe ile almak !" deyimi yerini buluyor sanırım. Milletimiz aç karnını doyurmak isterken. Sağolsun saygıdeğer siyasetçilerimiz, bütün bu konuları bırakıp ilk önce kendilerini garantiye alıyor ve sonra halkı kuzulaştırma politikası uygulamaya başlanıyor. Yazılı ve sözlü medya aracılığı ile başta gençler olmak üzere; kalitesiz, hayatın gerçeklerinden uzak, hiçbir kişisel ve toplumsal fayda sağlamayan, insanların düşünme kabiliyetini elinden alan, gereksiz ve bir o kadar da saçma yayınlar yapılıyor. İnsanlarda ki sorgulama hissi köreltiliyor. Yaptıkları uygunsuz ve saçma işler, süslenip harmanlanarak insanlara bir faydası dokunuyor gibi pazarlanıyor.
Bazı insanlara yaşamaya çalışıyor, bazıları ise gerçekten yaşıyor. Maden ocaklarında yerin yüzlerce metre altında, evlerine bir lokma ekmek ile sıcak bir yemek götürmek için varını yoğunu veren, her an ölümle burun buruna, havasız,güneşsiz ve daracık çalışma alanlarında yaşamaya çalışan insanlar, nasıl da yaşayan bir birey olarak kabul edilebiliyor sizce. Sırça köşklerde, villa ve saraylar içinde içtiği su bile hizmetkarları tarafından ayağına gelen kişi mi gerçekten yaşıyor sizce ?
Bu konu ne zaman aklıma gelse hep kendime bir soru sorarım. İnsan yaşamak için mi çalışır, yoksa çalışmak için mi yaşar ? İşte ucu bu kadar açık bir soruda biraz düşünüp tartışmak gerekir.
Dünyanın kuraldır, güçlü olan kazanır ! Güçlü olan hüküm sürer, güçlü olan bu dünyayı insan gibi yaşar. Zayıfı kullanır, hem de bir eşya gibi. İşine yarıyorsa belli bir zaman karnını doyurur, fakat meyva vermeyi kestiyse o ağaç, budanır kökünden. İşine yaramıyorsa ne gerek var ki. Boşu boşuna beslenilmiş olurlar. Siz güçlülerin tarafında olsaydınız ne yapardınız ? Meyve veren ve bakımı çok ucuz bir bitkiye mi bakardınız, yoksa size görüntüsünden başka bir faydası olmayan, üstelik hayli de masraflı ve zahmeti bol olan bir bitkiye mi ?
Bitki ya da insan olsun. Güçlü olan bu dünyanın kuralını iyi biliyor. Kaz gelecek yerden tavuğunu esirgemediği gibi, gelen kazı da ayrı bir değerlendirmeye tabi tutup kümesini genişletmeye bakıyor.
Ben onu bunu bilmem arkadaş. Varsa bu dünyanın kuralı , kuralına göre de oynamam. Ne ezdireceksin kendini ne de ezeceksin başkasının boynunu. Yeni doğan bebeler bile eşit gelmeseler de dünyanın soğuk kucağına, sen kendini bilecek ve eşitliği sağlamak için canına kadar vereceksin. Onlar ister hain bilsin seni ister saf.. Boşvereceksin ellerin sözlerini. Gururunu ayaklar altına alacağına, bırak vücudun ayaklar altında kalsın.Unutma ki ; bugün adalet uğruna canlarını verenler, yarın isimlerini sürekli olarak andığımız efsaneler olarak hatırlanacaklardır !
Hasan Karagöz
Bu içeriğe yorum yapan ilk siz olun!