Tabu Ve Töre Ninnileri…….!

Bu yazı milli bir görev ve sorumluluk duygusu ile sorgulayıcı ve önyargısız yazılmıştır. Ve önyargısız okunursa iyi anlaşılır ve faydalı olur.

Dilerim ve umarım ki kimse benim ülkesini, devletini ve milletini seven biri olarak vatandaşlık sorumluluğum gereği ülkemin gerçeklerini sorgulamamı, sağa sola çekip duygu ve düşüncelerimi, gördüğüm ve dile getirdiğim gerçekleri görmezden, bilmezden gelip vatandaşlık sorumluluğundan kaçmaz.

Bir ülkenin ve milletin sinsi iki büyük baş belası vardır. Bunlar yanlış töreler ve yanlış tabulardır.

Bugün yanlış tabuların sonucu uyutularak soyulan büyük Türk milletinin ve devletinin kayıplarını konuşacağım siz değerli okuyucularımla.

Türk ordusu, Türk milletinin kutsalıdır. İnançlı millet ordusuna peygamber ocağı, ordu millet ve askerine peygamberinin adı ve sevgisi ile Mehmetçik demiştir.

Yüzlerce devlet ve onlarca imparatorluk kurabilmiştir Türk milleti ordusu ile.

Türk ordusunun şanlı tarihini biliyoruz ve gurur duyuyoruz. Hele benim gibi ömrünü Türk milliyetçiliği ülküsüne adamış biri için ayrı bir övünç kaynağıdır.

Türk silahlı kuvvetlerini eleştirmek hainliktir bakış açısı ve tabusu ile büyümüş biri olarak, bugün gördüğüm, fark ettiğim ve anladığım şu ki, bu çok yanlış bir tabudur.

Bir kişi veya kurum eleştirilemez, sorgulanamaz anlayışı tabulaşınca o kişi ve kurum her türlü denetimden ve hesap vermekten kendini sorumlu görmez. Ne yapsam, ne etsem nasılsa hesap verme sorumluluğum yok diye yanlışa, hataya, suistimale açık hale geliyor.

Günümüzde güçlü ülke ve milletlerin bu gücünü şeffaf yönetimlerden aldıklarını anlamalıyız.

Şimdi birazcık düşünme ve hatırlama zahmetine katlanıp dürüstçe sorsak ve sorgulasak, kendimize, ülkemize ve ordumuza en büyük iyilik ve katkıda bulunmuş oluruz.

Fazla geçmişe gitmeyeceğim. Sultan Abdulaziz’in 1876 da tahttan indirilip öldürülmesinden sonra 93 harbi denilen Osmanlı- Rus harbi ile kaybedilen binlerce askerimiz ve onca toprağımız olmuştur. 1909 da Sultan Hamit’in hal edilmesinin ardından 1912 de balkan savaşları sırasında iki siyasi gruba bölünen Türk ordusu bir hafta içinde Makedonya’dan Edirne’ye kadar olan bütün balkan topraklarımızı kaybettik. Yine binlerce ölü ve yüz binlerce Türk balkanlardan Anadolu’ya sürülmüştür.

Ardından 1914 1. dünya savaşı ve yıkılan imparatorluğumuzun enkazından yine bu şerefli Türk ordusunun bozulmamış, yiğit paşaları, başlarında yiğit Türk evladı gazi Mustafa kemal önderliğinde Türkiye cumhuriyetini kurdular.

Yokluk, sıkıntı içinde cumhuriyetimizin kurulduğu dönemde dünyada henüz nükleer teknoloji, uzun menzilli füzeler, elektronik harp araçları, gelişmiş savaş uçakları, savunma sistemleri yoktu.

Atatürk ileriyi, geleceği görerek istikbal göklerdedir diye Türk hava kurumunu kurdu. Bu kurum devletten ve milletten onca desteği görmesine rağmen hiçbir dönem Türk uçağı yapma girişiminde bulunmamıştır. Ve hala dışardan satıl aldığı küçük uçaklarla havadan zirai ilaçlama işi, planör (oyuncak uçak) kursları, yarışmaları ve tuzu kuru aile çocuklarına kamplarda paraşütle atlama işleri ile uğraşıyor. Onca totodan, piyangodan kesilen para, toplanan kurban derileri, bağışlanan menkul ve gayri menkuller seksen küsur yıldan beri nereye gitti ve gidiyor bu kurumda?

Aselsan kurumu kurulalı kaç yıl oldu? Hala ele gelir somut bir teknolojik üstünlük üretmemiştir. Misal cep telefonu icadı ile yaygınlaşan cep telefonu üretimine başlamıştı aselsan. Ama ne hikmetse bırakıverdi bu işi ve piyasada yabancı markalar cirit atıyor şimdi. 75 milyon cep telefonu kullanımda şimdi Türkiye’de. Ne büyük ekonomik iş yabancıların elinde.

Amerikan uçağı, gemisi, silahı mühimmatına ödenen 60 yıldır trilyonlarca dolar. Ve bu silah sistemlerinin Amerika tarafından her an kontrol edilebilineceği, bir savaş halinde Amerika’nın istemediği bir hedefi vuramayacağımızı herkes bilmesine rağmen neden benim silahlı kuvvetlerim milli bütçeden en büyük payı alıp, hesap verme sorumluluğu olmadan trilyonlarca doları şimdiye kadar nerelere harcadı. Neden kendi, modern ve son üstün teknoloji ile kendi savunma sanayimizi, silahımızı, uçağımızı, uzun menzilli etkili füze sistemlerimizi yapmadık, üretmedikte şimdi Nato’dan patriot dileniyoruz. İsrail 1947 kurulan korsan bir devlettir. Ve biz onların insansız hava araçlarına muhtaç kaldık. Onlara eski silahlarımızı modernize ettirdik yıllarca milyarlarca dolar ödeyerek.

Ülkenin güvenliğini Nato’ya emanet etmek kadar aldatıcı bir şey olamazdı. Nato’ya güvenilmez olduğunu anlamamak bu ülke insanına ihanettir.

Milletin ordusuna sevgi ve güven duyduğu kadar, orduda milletine saygı ve sevgi duymalıydı.

Milletinin hür iradesine karşı zırt pırt muhtıra, darbe ile müdahale edeceğine milletin kursağından kesip milli bütçeden en büyük payı 80 yıldır verdiği paranın hesabını verme sorumluluğu hissetmeliydi.

1970 lerde daha çıkarma gemimiz yoktu. Ona rağmen Kıbrıs’a çıktık. Ardından Amerika ambargo uygulamıştı bize. Amerikan ambargosu bile ders olmamış anlaşılan.

Yine çarpıcı bir bilgi, son 10 yılda teröre 818 şehit vermişken, 934 asker kışlalarda intihar etmiş. Neler oluyor. o kınalı kuzular milletin size emanetidir. Yazıktır. Günahtır.

Neden hep fakir fukara çocukları şehit oluyor? Kimler çürük raporları ile askerlikten yırtıyor?

Kimler, nerede, nasıl torpilli askerlik yapıyor?

Milletin ordusuna sevgisi evet tabudur. Ama milletin bu ordusuna körü körüne bağlı bu sevgisini kötüye kullanmak alçaklıktır, şerefsizliktir.

Cumhuriyetin 100. yılına yaklaştığımız dönemde neden modern silah teknolojimizin şimdiye kadar olmadığının ve onca milletin parasının nerelere, nasıl harcandığının sorusuna cevap ve hesap verecek kimse yok mu?

Artık yeter milleti uyuttuğunuz.

Ey millet yeter artık sende yanlış töre ve tabu ninnileri ile uyuma!