HATASIZ ARABESK OLMAZ

Rus Konservatuarı mezunu Kırım Göçmeni eski bir opera sanatçısıydı Emin Tarakçı.

Geçimini sağlamak için berberlik yaptığı dönemlerde babası tarafından keman ve mandolin dersleri almak için yanına gelen daha 6  yaşında ki çocuğun gün gelecek bir karagözlüyü bağrında ki ateşe rağmen doyasıya sevemeyeceğini nereden bilebilirdi ki.

O çocuk ki henüz 7 yaşında tüm notaları öğrendiği yetmezmiş gibi bağlama ile ilgilenip Türk Halk Müziği’ne merak sarıp daha 10 yaşına yeni bastığında ‘’kara kaşlı esmerdi kimbilir kimi sevdi’’ diyerek ilk bestesini yapacaktı. Bir gün yaptığı müziğe yoz müzik diyecek olanlara inat ergenlik yıllarında Tambur ile tanışıp Türk Sanat Müziği çalışmalarına başlamıştı bile.Üstelik bunlar yetmezmiş gibi o tüyü bitmemiş delikanlı  kendi açtığı müzik dershanelerinde öğretmenlik bile yapacak kapasitede geniş bir müzik bilgisine sahip olmuştu.TRT’nin açtığı İstanbul ve Ankara Radyosu sınavlarını üstün dereceler ile bitirip icra heyetlerinde yer almış,fakat burada kısıtlama var ben özgürlük istiyorum diyerek radyodan ayrılma cesaretini göstermişti.Aynı zamanda jazz ve rock müziği ile ilgileniyor,batı müziğini harmanlayarak yeni bir oluşum ortaya çıkarmak istiyordu.Herşeye rağmen halk müziğinden ödün vermeden yöresel plaklar da çıkarmaya devam ediyordu.Fakat bunların hiçbiri onun gözünü doyurmaya yetmezdi. Yetmedi de,peşi sıra gelen,Türk Sanat müziği,Türk halk müziği,Anadolu rock,Tasavvuf,Klasik batı müziği,İspanyol,Yunan,Amerikan ve Hint folk müziklerinden derlenen bir oluşum ile kendi tarzını oluşturduğu albümler ile dinleyicinin karşısına çıktı.Öylesine çok sevildi ve beğenildi ki kısa zamanda benimsendi.Ortaya çıkarmış olduğu tarz yeni bir müzik oluşumu doğurmuştu.Kardeş kavgalarının arttığı çatışmaların yoğun olduğu dönemde yeter batsın bu dünya bize öyle bir teselli lazım ki kaderimizin oyununu bozalım diyenler aradıkları hoşgörüyü ve huzuru horgörülmeden onun eserlerinde buluyorlardı.Öyle bir usta olmuştu ki,artık kendini bir kenara bırakmış yeni nesil sanatçıların bile albümlerinde hiç gocunmadan bağlama icra ediyor,hatta sabır taşı kırılırsa kırılsın diyerek kendi eserlerini hiç gönül kırmadan yeni sanatçılara veriyordu.O derece mütevazi ve alçak gönüllüydü.Ben mutfakta kalmayı tercih edenlerdenim diyerek hayatı boyunca hiç konser vermeden bu kadar ayakta kalabilmek adını böylesine saygı ile yaşatabilmek her babayiğidin harcı değildi elbette.En çaresiz anında bile namerdin titreyen eline muhtaç olmamış,severken özür dilemenin de zor olmadığını kavramış bir insandı.Yapmış olduğu müziğe arabesk yavşaklığı,yoz müzik diyenlere en iyi cevabı bir ömür albümü ile vermiş ve yapmış olduğu eserlerin pop,rock,slow gibi batı formlarında bile okunabileceğini ispatlamıştı.Dahası 3850 yıl önce Kuzey İtalya’da yaşamış olan ve dna araştırmalarının yüzde 97 oranında Türk izine rastlanan Etrüksler isimli bir kabilenin tarihini 6.5 dakikalık entrümantal bir eserde anlatacak derecede tarih bilgisine sahipti.Evren ve Gökbilimi,Astrofizik gibi bilim dallarında çalışacak ve incelemeler yapacak kadar da örnek bir sanatçı kişiliği vardı.İşte o Emin Tarakçı’dan bugüne bırakında yaşayalım neticede hatasız kul olmaz hem dertler benim kime ne beni bırak sen sev gönlünce yaşa diyen kişidir bu ülkeye arabesk yavşaklığını aşılayan yada kendi deyimi ile serbest çalışmalar yaparak müziği sözüm ona yozlaştıran kişi.

Onun reklamı efendiliği,kişiliği,doğru karakteri ve yapmış olduğu eserleridir.Öylesine değerlidir ki,onunla farklı kulvarlarda olanlar onun üzerinden reklam yapmaktan çekinmezler.Ne yazık ki onu balçıkla sıvamaya çalışanlar ömürleri boyunca onun eserlerinden korunmak için hep bir ağaç gölgesi arayıp duracaklar.