Altın Küre'nin bol ödüllü filmi Argo hakkında
Tahran sahnelerinin İstanbul'da çekildiği Operasyon: Argo filmi Altın Küre'ye damga vurdu.
70. Altın Küre ödül töreninde yönettiği ve başrolünde oynadığı Operasyon: Argo filmiyle "En İyi Film" ve "En İyi Senarist" ödüllerinin sahibi olan Ben Affleck güçlü rakiplerini geride bırakarak ödül törenine damgasını vurdu. Büyük başarı elde eden Operasyon: Argo, sinema eleştirmenlerinden de tam not aldı. İran tarihini anlatan filmin aslında tamamı Tahran'da geçiyor, ancak Tahran sahneleri İstanbul'da çekildi. Peki film neden bu kadar beğenildi?
İşte filmle ilgili detaylar:

Hafızalara oyuncu olarak kazınan Ben Affleck son yıllarda farklı alanlarda karşımıza çıkıyor, üstelik çok da önemli başarılar elde ediyor. Oyunculuk kariyeri boyunca Oscar Ödülü sahibi olamayan Affleck, "Good Will Hunting" filmiyle "En İyi Senarist" Oscar'ını kazandı. Son olarak Affleck ikinci yönetmenlik deneyiminde Oscar'ın habercisi olarak bilinen Altın Küre ödül töreninde hem "En İyi Film" hem de "En İyi Yönetmen" ödülünün sahibi oldu.

"TAHRAN SAHNELERİ TÜRKİYE'DE ÇEKİLDİ"
Peki en önemli dallarda ödül alan, Ben Affleck'in hem yönetmenlğini yaptığı hem de başrolünde oynadığı Operasyon: Argo filminin bizi ilgilendiren özelliği nedir?

"Operasyon: Argo" filminin en önemli özelliği filmde İstanbul'dan sahneler olması, ama filmin konusunun İstanbul'la bir ilgisi yok. Film, İran devrimi sırasında esir düşen 6 Amerikan diplomatın, kurmaca bir film prodüksiyonu ile ülkeden kaçırılmasını anlatıyor. Filmde; “İran” olarak gösterilen yerler “Türkiye”de çekiliyor.
"BOŞU BOŞUNA İSTANBUL'A GİTTİK"
Affleck bu durumu şöyle anlatıyor:

"Filmin tamamı Ortadoğu'nun en karanlık yerinde Tahran'da geçiyor. Tabii biz oraya gidemediğimiz için Türkiye'ye gittik. Ama İstanbul'da Farsça bilen oyuncular bulamadık. Boşu boşuna gittik."

FİLM NEDEN BU KADAR BEĞENİLDİ?
Filmin bu kadar beğenilmesinin nedeni eleştirmenlerce şöyle anlatılıyor:

Operasyon: Argo maalesef açıkça savaşı kışkırtan ve kitleleri olası bir İran müdahalesine hazırlayan bir ideolojik araç olarak karşımıza çıkıyor. Filmin bu minvalde Oscar Ödülü’nün bir numaralı adayı olarak lanse edilmesi de şaşırtıcı değil. Böylesi popüler bir filmin nefret söylemini yüceltmesi ve olası bir savaşın kışkırtıcılığını yapması gerçekten üzücü.

HİÇ OLUMSUZ ELEŞTİRİ YOK
Ama daha da üzücü olan, filmin özellikle ABD’de sorgusuz sualsiz büyük bir coşku ve beğeniyle karşılanması. ABD içinde, İran veya Ortadoğu kökenli birkaç yazar hariç filme dair ses getiren hemen hiçbir olumsuz eleştiri olmaması dikkat çekici. Şu âna kadar filme sadece eleştirmenler değil yüzlerce sıradan izleyicinin de methiyeler düzmesi ve filmin IMDB’de çok yüksek bir puana layık görülmesi Hollywood’un propaganda gücünü bir kez daha gözler önüne seriyor.