Açılım sonrası gündemde hiç düşmeyen Kürt sorunu gün geçtikçe daha çok alevlenerek, kızışarak lokma, lokma yarı pişmiş yarı çiy önümüze konuldu, bazen de yanık kokusuyla mide bulandırdı. Hala da yenilir yutulur bir yanı yok. Hala da çözüme kavuşmuş, insanların estetize edilmiş acıları son bulmadığı gibi gözleri ağlamaktan yorgun düşmüş, yürekleri paramparça olmuş yaralılara derman yok. Hala da gencecik insanların vatan borcu denip, geçlikleri toprağa gömülüyor.
Ben Kürt sorununu tıpkı bir koyun sürüsüne benzetiyorum, bu koyun sürüsünün içinde bir tek koyunu ayırıp kaderine terk ederseniz, o koyun ya kurda, ya kuşa, yem olur. Ya da baş kaldırır dağda bayırda dolanır onu sürüden ayırana düşman olur, canı pahasına didinir ayakta durma, yaşama savaşı verir.
İşte bu sırada o sürüden ayrı tutulan koyun bomba etkisi yaratır. O koyunun adı arabozan, sömürücü, ırz düşmanı, namusuz, kanlı katil, pkk, kck, dmg ye düşmüş hapishane kaçkını vs.
Diye adlandırılıyor.
Suçluyu ilan etmek çok da zor olmuyor, onu ayrı tutmak, onu yok saymak, onu var olanın dışında tutmak, onu insan olarak görmeyip ait olduğu yerin dışına itmek, olması gerektiği yerin aslında hiç olmadığını gözüne sokarak canına kast ederek ona düşman çoğaltıp gözdağı vererek sürdürmek kadar kolay…
Yıllarca iç savaş gibi lanse edildi insan yüreğinde “Kürt olmanın suçluluğu” önce ortaya bir suçlu bırakılıyor sonra o suçluya düşman çoğaltılıyor. Çoğaltılan düşmanlara da birileri hep alkış tutuyordu belki de. En acısı da o düşmanların en yakınımızın olmalarıydı, kardeşimiz, bacımız, şehit analarımız, aynı toprak üzerinde durup o toprağı kanatandı düşmanlarımız…
Hep merak ediyorum Kürt olmak, Kürtçe konuşmak kime ne zarar veriyor kimin canını yakıyor? Sayısız dil konuşuluyor da bu koyun sürüsünden ayrı tutulan koyunun dili neden bu kadar önemli görülüp kendi konuşamıyor diye kıskanılan dil olmuyor? Bende İngilizce ve daha bir sürü dil bilmiyorum ama hiç o diller yasaklanmalıdır diye bir his oluşmadı benim ve tüm herkes için de...
Yalanlar gibi hakikatlerde zamanında söylenirse hak yerine daha çabuk intikal eder.
Söylenen yalanların vebali ağırdır ve can yaktığı gibi, bilinen gerçeklerinde aynı vebale can yakıp günahkâr olduğu ayan beyan ortada durup can yakmakta. Yakılan canların hesabını soran birileri varsa hala adalet var demektir. Ve yarınların umut dolu geleceğinden pay bekleyen bu topraklarda nefes alıp veren varlıklarında yok sayılamayacağı günlerin gelecek olmasıdır.
Olanı yok saymak gibi bir lüks insana verilseydi, bu insanın insanı yok sayması olmazdı sanırım. İnsan yok sayılamaz ama insanların taşıdığı düşmanlık hissi yok sayılabilir hatta yok edilebilir. İnsana reva görülen yokluğu insan değil yaradan verir.
İnsanoğluna verilen kutsal değerler o kadar kıymetli ki bunu haksızlıklara bölüştürmek haksızlığa harcamak çok acı olsa gerek.
Bu Kürt sorunu, sorun olarak görenler, benim gözümde görebilseler keşke, ne kadar basit ve gülünç bir durum olduğunu görüp hayatlarında hiç içtenlikle gülemedikleri kadar çok güleceklerini dahi garanti edebilirdim. Bir insana herhangi bir ortamda yapılan Mobbing tarzında bir durum… Hayatımız boyunca hele de çalışan insanların işyerleri ortamların da mobbingle karşılaşmamış, maruz kalmamış olması olanaksız gibi görünüyor…
Ama insana yapılan mobbing bile bir suçtur…
Bu içeriğe yorum yapan ilk siz olun!