AKIP GİDEN ZAMAN..
Sen ne kadar hızlısın; farkına bile varmadan, akıp giden ey ZAMAN! Sen ne kadar değerlisin; yaşamadan, yaşadığımızı sandığımız ey HAYAT! Çocukluğumuz.zamanın akrep ve yelkovana hapsedilmediği yıllar…Oyunlarımız…sanal dünyaların allanıp , pullanıp sunulduğu pazarlara hiç uğramamış…Öğretmenlerimiz.. Dünyanın en fedakâr insanları. Bizim rehberlerimiz, hayata tutunup, fırtınalı günlerde sığındığımız limanlarımız. Arkadaşlarımız… Kanımızın kanına karıştığı kan kardeşlerimiz. Gençliğimiz… Kar, boran ve fırtınaya meydan okuduğumuz yıllar. Askerliğimiz… Gururumuz, hatıra defterini süsleyen bitmez tükenmez anılar… İşe girdiğimiz ilk gün. Heyecan, kıpırtı biraz da tecrübesizlik…mutluluk ve sorumluluk omuzlarımızda.. Evlilik, en büyük nimet.. Çocuklarımız… En büyük imtihan ve Ana ve babanın değerini anlamak… Bütün bunların arasında sıkışmış ömür, törpülenip gidiyor. Geriye hiç bakmadan… Film kayda alınmaya devam ediyor… Oturup seyretmeye vaktimiz bile yok. Hepimize eşit dağıtılmış tek zenginlik… Zaman… Herkesin 24 saati var. Ne bir eksik ne de fazla. Hepimiz aynı zenginlikle uyanıyoruz her yeni sabaha, her geceye aynı zaman dilimiyle kavuşuyoruz. Ama asıl önemli olan kavuştuğumuz değerli sermayemizi harcamak… Harcamak ne kadar da kolay, ama kaybedince anlıyoruz kıymetini, Ah çocukluğum, ah gençliğim diye yanıp tutuşuyoruz da, avucumuzun içinden eriyip tükeniyor ömrümüz farkında olmadan. Zamanın ne kadar hızlı geçtiğini ve buzların erirken, gençliğimizi de eritip yanında götürdüğünü ancak eski fotoğraflara bakınca anlıyoruz.
İş söz söylemeye gelince hayatı, yaşamayı her şeyden çok severiz de, gözümüzün önünde eriyip giden ömrümüzün seline kapılıp aktığımızın farkında değil miyiz? Parayı pulu, açılmaz kasalar ardına saklayıp, servetimize sahip çıkışımızla övünürüz. Ama asıl servetimiz ZAMAN, bize bahşedilen ömür… Hiçbir kasada saklanamayan, Hızla eriyip, tükenen, akıp giden, bir türlü durduramadığımız Ya da anlayamadığımız…
Bu içeriğe yorum yapan ilk siz olun!