ALMAN SİNEMASI
Alman Sineması’nın başlangıç tarihine 1910 diyebiliriz. Bu yıllarda Almanya,sayısı hızla artan sinema salonları, yeni kurulan çeşitli sinema şirketleri ile sinema endüstrisini oluşturmaya başlamıştır.Örneğin; 1911 yılında kurulan Babelsberg Stüdyoları, Potsdam-Almanya’da bulunan, dünya’nın en eski büyük ölçekli film stüdyosudur. Yaklaşık 270000 m² alanı kaplamaktadır.Bu dönemin önemli isimlerinden Oskar Messter ve Paul Davidson yerli ve yabancı bir çok yönetmenle dönemin filmlerinin yapımcılığını yapmışlardır. Alman sinemasının ilk başyapıtı olan ’’Der Student von Prag(1913)’’ filmi, Stellan Rye ve Paul Wegener tarafından çekilmişti. Bu film, modernlik,yabancılaşma ve kişilik bölünmesi ile Freud’un ayna metaforuna gönderme yapmıştır.Asıl önemli olan Almanya ,bu film ile başlayan bir sanat akımına öncülük edecektir ‘’DIŞAVURUMCULUK’’ .Babelsberg’teki UFA(Universum-Film-AG) Stüdyolarının sinemacıları pozitivizm,natüralizm ve empresyonizm’e karşı olarak ortaya çıkan bu akımın sinemadaki öncüleridir. Dönemin eserleri ise ‘’Golem(1915)’’,’’ Das Cabinet des Dr. Caligari (1920)’’, ‘’Nosferatu, eine Symphonie des Grauens (1922)’’ ve ‘’Fantom (1922)‘‘olarak bilinir. Aşırı gerçek dışı olan, normal olanın dışına taşan, insanın bilinçaltının dışarı taşması ve yansıması olan bir akımdır. Dönemin imkanlarına dikkat edilirse, yapılması bir hayli zor olan bu filmlerin, yapımında kullanılan temaların ve dekorun, ışık ve gölgenin istenilen anlatım için abartılı kullanılması, bir çok tekniğin bulunmasını sağlamıştır. ‘’Sanatçıya ait zihinsel nitelikteki gerçekliklerin bir sanat eserinde somutlaştırılma işlemi’’ olarak tanımlanan bu akım, psikolojik filmlerin ilk örneği olan Robert Wiene yapıtı ‘’Dr. Caligari’nin Muayenehanesi’’ eseri ile bu tarza da öncülük etmiştir. Bu filmde perspektifi ışıklandırma, bozulmuş şekiller ve mimari, film atmosferine uygun korkunç kostümler ve aşırı makyaj kullanılmış. Ayrıca oyuncu hareketleri ise çoğunlukla hareketsizdir.Yine bu dönemde kendisini kanıtlamış ve dünyanın en iyi yönetmenlerinden biri olan Fritz Lang, ‘’Dr. Mabuse’’ ve ‘’Kumarbaz’’ı 1922 yılında, sinema tarihinin en iyi yüz filmi arasında gösterilen ‘’Metropolis’’ ise 1927 yılında çekmiştir.Geleceğin sanayi toplumunu,ütopik ve fantastik bir biçimde işleyen bu film, aynı zamanda ilk bilim kurgu filmi olarak da bahsedilir. Bu bilgilere dayanarak, ‘’Alman Sineması, yapmış olduğu teknikler ve sanatsal anlatımlarla sinemacılık tarihine önemli katkılarda bulunmuştur’’ diyebiliriz.Alman sinemasının yakın tarihlerdeki önemli eserleri olarak, Tom Tykwer tarafından yazılıp yönetilen ‘’Lola rennt (1998)’’ ,Wolfgan Becker’in senaryosunu Bernd Lichtenberg ile yazıp yine kendisinin yönettiği ’’God Bye Lenin! (2003)’’,Fatih Akın tarafından yazılıp yönetilen ‘’Gegen die Wand (2004)’’, Bernd Eichinger tarafından yazılıp, Oliver Hirschbiegel tarafından yönetilen ‘’Der Untergang (2004)’’,Fred Breinersdorfer tarafından yazılıp, Marc Rothemund tarafından yönetilen ‘’Sophie Scholl – Die letzten Tage (2005)’’, Akademi Ödülleri sahibi olan Florian Henckel von Donnersmarck tarafından yazılıp yönetilmiş ‘’Das Leben der Anderen (2006)’’ ve Adolf Burger’in kitabı kaynak alınarak, Stefan Ruzowitzky tarafından yazılıp yönetilen ‘’Die Fälscher (2007)’’ filmlerini söyleyebiliriz.
Bu yazı, çeşitli yerli ve yabancı kaynaklardan alınan değerli bilgiler ile hazırlanmıştır.
YorumlarToplam 2 yorum mevcut
Hayri 11 yıl önce yorumlandı
bunu direk alıp hocaya ödev diye vereceğim teşekkür ettim :)
Hüseyin 11 yıl önce yorumlandı
filmleri merak ettim izleyeceğim.