Binbasının Karısı
Hala hatırlarım, çocuktum o zamanlar. İstanbul’un merkezinde bir mahalledeydi oturduğumuz apartman. Çocukların kapı önlerinde seksek oynadığı, kadınların komşu komşu gezip onu bunu çekiştirdiği, giderken de “almayı unutmuşum bir bardak arpa şehriyen, yoksa kahven, o da yoksa un da olur” dediği günlerdi .
İşte o günlerde tam karşı apartmana binbaşıyla karısı taşınmışlardı. Bir de okula giden kızları vardı. Kısa zamanda subayın karısı mahallede idol oldu. Yazları askeriyenin yazlık kamplarında bronzlaşıp askılı çiçekli elbiseler giymesi, röfleli sarı saçları, yanaklarındaki gamzeler, yürürken ince elbisesinin içinde titreyen kalçaları mahalleli kadınların odak noktasıydı artık. Ne güzel kadındı binbaşının karısı.. Güler yüzlüydü de.. Ya kocası, ya kocası… Ya ona ne demeli! Apartmandan içeri girerken o şapkasına selam verir gibi dokunuşu kadınların iç geçirmesine sebep olurdu. Çoğunun kocası ya elektrikçi, ya tesisatçı, ya da bakkaldı. Devlet dairesinde memur olanlar da vardı ama binbaşı mahallenin bir tanesi, askeriydi. Karısı alışveriş fileleri ile dolu dolu gelirdi hep. Çoğu kez sokakta rastlanıldı mı o fileler karıştırılır, “neler aldın bakalım böyle” diye hesap sorulur, arkasından önünden iyice röntgenlenirdi. Ne şanslı kadındı, kocası hem binbaşıydı hem de başı öndeydi. Ama kadın da kadındı hani, ancak subaya varırdı böylesi. Her gün ne giydiğine bakılır, ertesi gün taklit edilir, evlerinin eşyaları değişti mi sık sık ziyarete gidilip, sayım yapılırdı. Günler binbaşıyla güzel karısını dikizlemekle geçerken mahallenin 35 yaşını geçmiş evde kalmış kızı çoktan unutulmuştu. Abisiyle aynı evde yaşayan kız kurusunun götü göbeği sarkmış, hafif gıdısı çıkmıştı. İtinasızca kısa saçlarını arkadan lastikle bağlayıp kuyruk yapar, bütün gün camda otururdu. Aklımda kalan en bariz şey o bakımsızlığına rağmen dudaklarına sürdüğü kıpkırmızı rujuydu. Camdan tüm mahalleyi gözetler, kocasını bekler gibi abisinin yolunu beklerdi. Aynı apartmanın üst katında binbaşının karısı bir alt katında da evde kalmış kız kurusu… Ne talihsiz kızdı o da, hayırlı bir kısmeti çıkmadığı gibi bir evin içine tıkılıp kalmıştı.
Bir sabah mahallenin gürültüsüyle uyandık. Bütün kadınlar aralarında fısır fısır; kimi elleriyle dizlerini dövüyor, kimi ağlıyor, kimi kocaman açılmış ağzıyla elini kapatıyor. Biri ya kaza geçirmiştir ya da ölmüştür diye düşünürken, binbaşının karısını gördüm apartman kapısının önünde. Ağlamaktan gözleri şişmişti. Sonra kız kurusunun oturduğu dairenin penceresine baktığını gördüm herkesin. Taşınmışlar mıydı yoksa, perdeler yoktu, kimse yoktu evde. Aman Allahım Binbaşı da yoktu. Fısıldaşmaların ritmi yükseldikçe herşey daha net duyulur bir hale gelmişti. Nasıl, ne zaman olmuştu da kimse anlayamamıştı ama olacak şey değildi. Binbaşıyla kız kurusu işi pişirmişlerdi işte. Alt kattan üst kata derken ansızın kaçıvermişlerdi beraber.
Yaa... İşte böyle… Gül gibi karısı varken pörsük kadınlara giden sarsak erkekleri hiçbir zaman anlayamayacağız sanırım. Bir erkeğin böyle bir şey yapması için ya aklını oynatması lazım ya da çok geçerli sebepleri olması. Peki hiç düşündünüz mü bunların ne olabileceğini? Ben düşündüm.
İşte bir erkeğin güzelim karısını terk edip evde kalmış kız kurusuna kaçmasını gerektiren 5 neden!
1. Binbaşının karısının özgüveni tavan yaptığından kocasına emirler yağdırıyordur. Oysa evde kalmış kızımız koca ayağı yıkamak için biçilmiş kaftandır.
2. Yemekti ,ev işiydi, çocuktu derken bütün gün yorulan binbaşının karısı geceleri kocasına poposunu dönüp horluyordur. Öte yandan koca kıymeti bilen kız kurusu “ay büyürken uyuyamam” misali bir fanteziden bir fanteziye koşmaktadır.
3. Elalem komşudan ne aşırsam da evin nafakasını çıkarsam diye bin dereden su getirirken binbaşının karısı pazardan getirdiği dolu filelerle adamın cebinde sigara parası bile bırakmamıştır. Oysa evde kalmış kızımız abi parasıyla baklava börek açıp adam daha üst katın merdivenlerine ayak basmadan elleriyle askerimizi bir güzel beslemiştir.
4. Saçlarına röfle attırmasını bilen binbaşının karısı dudaklarını ihmal etmiştir. Ama kız kurusu kızımız kıpkırmızı rujuyla sinek gibi erkekleri kendine çekmektedir.
5. Binbaşının karısının bir hatası yoktur. Tıpkı Love Potion filmindeki gibi büyücü çingeneden aşk iksiri edinen evde kalmış kızımız her gün iksiri kullanarak binbaşını suratına üflemiş ve adamcağızı kendine aşık etmiştir.
Demek ki kız kurusu deyip geçmemek lazım, binbaşının karısı kulağınıza küpe olsun!
YorumlarToplam 1 yorum mevcut
fatih koçaş 11 yıl önce yorumlandı
erkekler dikkat