DİNLE BU KALBİN SESİNİ DİNLE!
Ayrılıklardan şikayet eden bu Ney’in sesine kulak ver! Kamışlıklardan kesilmesiydi hicranı,
ayrıldığı gün cennetten Adem’in.. Zarı zarı iniltileri ve gözyaşları, türbesinde yatan
Mevlana’nın Şemsle semahından süzülen aşk nağmeleridir manevi iklimin meltemlerinden
dökülen inci taneleri...Figanından ağlayan erkek ve kadınlar vardır Ney’in…Onlar ki, kalplerin
yegane Sultanlarından hasret kalmalarına ağlamaktadırlar…
Mahmud makamında hamd ile meşgul Nebi’nin eteğine sarılmada Ney iyi dinle!...Herkes
zannı kadar tanıdı o aşkı…Herkes kadrince gayret edebildi…”Ben kulumun zannı üzereyim”
Buyurmada Rahman…Yol üzerindeki sığındıkları karanlık bir mağaraya giren ve orada bir
şeyler olduğunu hissedenler misali…Kimi “Elmastır bunlar! dedi kucak kucak topladı…Kimi de
“Kömürdür yahu! fazla almağa değmez dedi birer ikişer topladı…Hakikat, sabahın aydınlığıyla
belirecek…İşte o dem…Pişman mı pişman olacak herkes…Elmastır diyenler:” Ah keşke
daha fazla alsaydık! Diyecekler… Kömürdür diyenler de “Keşke biz de onlar gibi daha çok
alabilseydik! Diyecekler…
Feryadımdaki sırrımı can kulağınla dinle!...Beden deki ruhu ayrı görme bedenden…Bil ki,
ruhu görmeye ruhsat vermemekte İlahi kudret…(C.C) Sesini dinle bu Ney’in…Ateş o hava
değil…Kimin kalbinde bu ateş (aşk) yoksa, yaşamasın daha iyi!...Hakkı bilmeden, sevmeden,
razı etmeden geçen ömür, yaşanmasa daha evladır!...Sevabı az olsa da, günahı çok olmaz
Ney’e düşen şey…Coşkunluğudur aşkın…ve oradan şarabın içine düşmüştür o tarifsiz
güzelliği ve ihtişamı ile vahdetullahın(Allah’ın bir oluşunun)….Ney, dosttan ayrılan kişinin
arkadaşı, yoldaşıdır…Ney aşkın tercümanıdır o yüzden gönle nüfuz eder…O da insan gibi
ayrılmıştır öz vatanından…İnsan gibi azad olmayı ister masiyetin türlü hile ve elemlerle
kuşattığı şu virane dünyadan…Koşmak ister ruhunun arzuladığı gerçeğe…Tutmak ister mana
güneşinin hüzmeleri yüzüne vurmuş Yüce Peygamberi’nin (S.A.V) yolunu…
Onun perdeleri perdelerimizi yırttı…Ney gibi hem bir zehir hem bir tiryak kim gördü? İnsan
gibi iyilik ve yolunda mahir olan başka canlıyı da göremezsin…Hayır ve şer arasında dolanıp
durur…Hayra da şerre de meyillidir insanoğlu…İlaç yapıp insan hayatını kurtaran Bilim
adamları da var…O ilimle insanlığa zarar verenleri de….”İnsan nedir sahi?...”Hem her
şey…Hem de hiçbir şey…Hak ve batıl, doğru ve yanlış…Güzel ve çirkin arasında…Tercih
yapacak bu iradesiyle “Halife yaratık rumuzuna dahil olacak…Ama bazıları da var
ki…”.Esfele safilin” çukuruna bizzat yuvarlanacak…Hayır eken hayır…Şer eken de şer
toplayacak hasat zamanı gelince….Arpa eken arpa, buğday eken de buğday toplayacak
Bizim kederimizden (Ney ve İnsan’ın özünden ayrılışına üzülüşünden) Kanla dolu yolu
anlatır bu Ney zorluklarından bahseder aşkın ve aşıklık yolunun….Müslümanım demekle
iş bitmemekte, imtihan yeni başlamakta zorluklarla birlikte…Sarp yokuşlar, çetin yollar,
engebeler hepsi insanın hayır yapmak için çabaları karşısında kat etmesi ve sınav vermesi
gerekken durumlardır…İnsan Rabbine şükür mü edecek? Yoksa nankörlük mü edecek?
Seçim de özgür aslında Ney misali derdiyle nalan olan bu insan…
Ey temizlikte benzeri olmayan… Ey gönüllere duru sevdasıyla öncülük eden Allah’ın sevgili
kulu! Hemen sen kal! Senin kalbime rehberliğin elzemdir!...Balıktan başka her şey suya
kandı! Aşkını yudumlayan doymak bilmedi sevdanla teselli bulmada…. Ondan gayrısı
bilemedi bu sevdanın kıymetini üç beş süslü sözcükten başka ne dilinde nede gönlünde aşkın
zerresi kalmadı….Doydu sevdana halbuki henüz tatmamıştı…Rızkı olmayana da günler uzadı…
Ham pişkinin halinden anlamaz… Aşkın çilesini çeken Yunus olmak lazım halden anlamak
için… Ya da Aşkı fuadının derinliğinden haykıran ve “Aşk nedir?” sorusuna “Ben ol da bil!”
diye cevap veren Mevlana…
Gam yükünü aşk şarabıyla mest olarak hafifleten bir derviş, “Kahrında hoş lütfunda!” deme
makamına ermiştir…Zira canı sahibine bağışlayan insan, kendini var eden sonsuz varlıkta yok
olmuştur…Sazlıktan ayrılışıyla firak ateşine düşen Ney misali, kendisinde var olan İlahi Nur’un
farkında olan insan da cennetten kopuşuna…Ya da başka bir izahla Allah’ın öz nurundan
ayrılışına ağlamaktadır… “Ben bilinmez bir hazine idim. Öz nurumdan Resulümü, Resulümün
nurundan da kainatı yarattım. Böylece beni bildiler.” Hadisinin sırrınca öz varlığını kavramış…
“Ahsen-i takvim” olarak yaratıldığının idrakiyle, ona sunulan “Halifetullah” makamının
ağırlığıyla (mesuliyetiyle) bir çok merhaleden geçmiş… Hamdım, oldum, piştim”
Tabiriyle “İnsan-ı Kamil” yolculuğunu sonlandırmıştır…O’nun balık misali suya kanamayışı
Allah’ın ahlakıyla ahlaklanma merhalesinin tatlılığından dolayıdır… “Kendini bilen Rabbini
bilir!" hadisinin sırrınca, insan kendinde var olan cevherin hakikatiyle yüz yüze gelince
görmüştür ki, alemde insan hem varlık hem de yokluk arasında mekik dokumaktadır..O’nu
baki kılacak tek amel ise sevgidir. Sevginin yücelttiği gönlünde Rabbbinin mucizelerinin
filizlendiğini gören Hallac-ı Mansur “Enel Hak!” “Ben Hakkım! Ben kendimde Allah’ı gördüm!”
Demesi üzerine dar ağacına asılmıştır….Oysa, aşkı yaşamak böyle bir şeydir…Korkusuzca
çılgınca haykırmak ta vardı aşkın imbiğinden geçerken…Tıpkı gönül mahzenlerine çekilip,
aşkın o ağır ve riskli halatlarına sımsıkı sarılıp tefekkür ederek secdelere kapanıp” Ya Rabbi
biz bir alay hiçleriz!” demek gibi…
Allah’a yöneliş, Allah’ı talep, Allah’a varış… Özlenen, beklenen, hatta o amaçla yaşanan
Vuslat…Şeb-i Arus’tur asıl arzu…Ömür bitip, ecel kapıyı çalınca Arif’in yoktur başka
beklentisi…Azrail’i damadını bekleyen gelin misali sabırsızlıkla bekler an be an…Gelse de alsa
beni götürse o Aziz Sevgili’ye…Şu gönül özlemle iştiyakla beklediğine kavuşsa…Ne gam yer
Aklın kalple göğe yükseldiği demlerde zamanı sevgi şuleleriyle yakan aşkın semahında o
aziz insan yürüdü Rabbi Rahimine…”Ete kemiğe büründü Yunus diye göründü.” Diyen Yunus
Veli’nin tabiriyle yeryüzündeki hizmetini ve tekamülü tamamlayan, Allah’ın ahlakını insanlara
bizatihi uygulayarak yansıtan gönül göğümüzün güneşi Mevlana Hz.leri insanlık ailesine ne
güzel örnekler vermiştir yaşantısı ve eserleriyle…O’nun ölüm olayına bakışı da tabi ki farklı ve
anlamlı olacak ardında bıraktığı milyarlarca insana ölümsüz bir mesaj ve ibret bırakacaktı…
“Ağlamayın arkamdan! Dedi bu yüzden sevenlerine Mevlana! Bu gidiş yok oluş değil,
diriliş, doğuş, Sevgiliyle buluşmadır…O yüzden gülün sevinin ardımdan!...Hasretimin
bittiğine…Sevgilimle kavuştuğuma sevinin….Düğün Gecem benim bu gece Ney’den sorun
halimi…Dinleyin onu bakın ne söylüyor…Sevgi ve insan üzerine dinleyin!....
AYŞE CİPLİOĞLU KAŞ
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir, teşekkür ederiz.
Bu içeriğe yorum yapan ilk siz olun!