Kimliksiz Karpuz, Kişiliksiz Tavuk.
Aklı ve vicdanı olan, içinde iyiliği ve kötülüğü barındıran tek varlık insan içinde ki vicdan tahtaravallisinde kötülük yanı ağır basınca iyilik ve güzellik kavramlarını boşluğa savuruvermiş gibi bir görüntü içinde.
İnsanlık kavramı ve değerleri aşırı kazanma hırs ve menfaatleri ile günümüzde yıpranmış ve yalama olmuş durumda.
İnsan bozulunca her şey onunla birlikte bozuluyor. Veya insan her şeyi bozdu, bozuyor ve bozmaya da devam edecek gibi görünüyor.
Eskiden yediğimiz ballar ne kadar sağlıklı ve güzeldi. Arılar onlarca kilometrelerce uzaklardan binbir çeşit kır çiçekleri ile sevişir gibi çiçek özlerini toplayıp getirip kraliçe arının yönetiminde peteklerini halis bal ile dolduruyorlardı. Aralarında ki harika yardımlaşma ise mükemmeldi. Bir arı 30 veya 40 km uzağa uçup bol ve çok çeşitli çiçeklerin bulunduğu bölgeyi keşfedince kanatları ile sinyaller vererek çok uzaklarda ki arkadaşlarını buraya gelin diye çağırıyordu. Bu binlerce yıldır böyleydi. Ve günümüzde ki radar sisteminin icadının arıların bu haberleşme yeteneklerin fark edilmesi ile olduğunu söyleyebiliriz.
İşte insan o arı doğasını ve dünyasını da bozdu kendi bozulunca. Arılar artık kovanlarının önlerinde ki şekerli sudan içip kovanlarına girip şekerli tembel bal yapıyorlar.
İnsan daha da bozulunca şekere, kovana, arıya da gerek kalmadan kimyasal karışımlarla balımsı bal yapıyorlar.
Sadece insanın dünyasını ve doğasını bozduğu arı değil ki.
Mesela tavuk. Eskiden tavuklar tavuğun emek ve sevgisi ve tavuğun yumurtalarının üstünde günlerce oturması ile kuluçkadan civciv olarak türerdi. Ve o civcivler anne tavuğun ardında haftalarca dışarıda dolaşarak doğadan da yemlenerek büyür ve sağlıklı, leziz yumurta verirlerdi. Ve o tavukların eti bir başka lezzetli idi. Şimdilerde kuluçka makinasından bir kaç saat içinde civcivler ve ardından birkaç haftada kesilir hale gelen tavuklar insan sağlığına zararlı yemlerle beslenip günde ıkı üç kez yumurtlama ya zorlanan zavallı tavuklar sofralarımıza tatsız tuzsuz saman gibi et olarak geliyorlar.
İsrail’de işçilikten tasarruf olsun diye tüysüz tavuk üretildiğini duydum. Tavuğun kişiliğini de, namusunu da bozdu insanoğlu.
Eskiden sebze ve meyvelerin kendilerine özel tad ve kokuları vardı. Şimdi karpuz yerken kabak tadı alıyoruz. Neden? Çünkü kabak daha çabuk yetişiyormuş. Onun için karpuzun geni ile oynanmış. Karpuz artık kabak geni ile üretiliyor da ondan. Domatestlerin hormonlu oluşlarına alıştık çoktan. Ama domates daha çok dayansın diye kabuğu sert ve kalın olsun diye hamamböceği geni ilave edildiğini duyunca o güzelim domatese aşkım bitiverdi benim.
Hormonsuz üretilen, yetiştirilen bitki ve gıda ürünü neredeyse yok gibi. GDO’lu ürünler ile yediğimiz, içtiğimiz şeylerin sağlığımıza zararlarını yazmaya, söylemeye gerek yok sanırım.
“insan yapar, insan bozar” diye bir söz var.
İnsan bozulmaya görsün. Arıya da tavuğu da tembelliği ve üçkağıtçılığı öğretir. Karpuzu da, mısırı da onursuz ve kişiliksiz yapar.
İnsan ne yaparsa neticede kendisine yapar. Halbuki dünya ve doğa insanın emanetine verilmiştir. İnsan işte emanetine ihanet içinde hain ve kalleş bir varlık haline dönüşmede.
Ne için? Ne uğruna? Neden?
Bu içeriğe yorum yapan ilk siz olun!