Hani Kimsesizliğe yakınan küçük çocuklar vardır sokak aralarında..
Teselliyi yırtık ayakkabısıyla vurduğu küçük taşlarda ararlar.
Eli cebinde, başı önde, gözünde bir damla yaş vardır.
Küçük ufak kalbiyle diker gözlerini semaya.
Ufacık yaşında öğrenir bazen hayatın cilvesini, ama anlam veremez.
O daha küçüktür.
Yaşıtları gülüp eylenir iken yalnızlık nedir; o yaşlarda yazar hafızasına.
Cebinde sakladığı bir kaç tane misketi vardır ona arkadaşlık eden.
Kendi başına oynar evinin bahçesinde.
Bazen yenen olur sevinir, bazen de yenilen.
Hiç ciddi bir oyun oynamışlığı yoktur.
Çünkü yoktur bir tek arkadaşı.
Ve Akşam olunca bir sesle siler gözlerindeki yaşı
''Hadi oğlum yemek hazır gel ''
Oysa her şey hazır gel oynayalım sözüne o kadar hasrettir ki Küçük Çocuk.
Oyun, Oyun, Oyun..
Çocuklar oynayarak büyürler, oynayarak öğrenirler.
Ama o! nasıl öğrenecekti ki hayatı.
Nasıl büyüyecekti ki!
Olacak mıydı onunda çok yakın arkadaşı,
Her şeyini paylaşacağı bir sırdaşı,
Olacak mıydı onunda elini omzuna atıp gezeceği.
Büyüdüğünde kavgalarına ortak olan bir dostu .
Kim bilir; Sevgilisine mektup gönderen biri.
Ama o daha küçüktü.
Öyle ya Her çocuk annesine göre hep küçük değil mi ?
Yaşı yirmi beş, otuz olsa bile küçüktür ya.
Bazen Çocukluğa dalmak istersin o hazin senelerine,
Bazen burada kalırsın bakmazsın gerine.
Hayat yıpratmış seni yüzün solmuş, bükülmüş belin.
Belki de son senen, çıkmazsın seneye.
Mazi böyledir hem güldürür hem acıtır,
İnsan kendini bildikçe insandır.
Bu içeriğe yorum yapan ilk siz olun!