Büyülü bir kapıdan içeri girmek gibiydi, yüreğinden içeriye girmek.
Bilmediğimiz bir dünya, bir duygu, bir heyecandır sevgi yolunda yürümek.
Tıpkı bir masaldı, ardı ardına gelen güzellikler peşin sıra sürüklüyordu bizi.
Rüzgâra yetişircesine hızlıydı, o tatlı huzur dolu mutluluklar. Bizi bir sarmaşık misali sarıyordu.
Nereden geldiği belli olmayan bir yabancı, sizin en yakınınız oluyordu.
Ve öyle ki onsuz mutsuz, üzgün, nefes alamaz hale geliyordunuz.
Siz tek başınıza her zaman yarımsınızdır.
Ne zaman kendinizi tam hissederseniz, o zaman diğer yarınızı bulmuşsunuzdur demektir!
İşte bu sırada kendinizi bir masal kahramanı gibi hissedersiniz.
Baysanız prens, bayansanız prenses olursunuz.
Bir bütün hale gelmeden önce adını bilmediğiniz bir şeyinizi kaybetmiş gibi hep bir arayış içinde olursunuz. Diğer yanınızı bulana dek bu arayış devam eder. Onu bulduğunuzda ne kadar çok eksik yaşadığınız gerçeği ile karşılaşırsınız.
Bazen gülümseyecek kimseyi bulamadığınızda, aynalara küskün bakarsınız ya, işte o an anlarsınız diğer yanınızın önemini ve paylaşabilmenin erdemliğini…
İki ayrı yarımın bir bütün hale gelmesi alışkanlık olur. Ben değil, biz oluruz. Sen değil, siz olursunuz.
Artık bir arayış içinde değilsinizdir.
En büyük aşk sizinkidir.
Masallardaki gibi sürüp gider her şey, sizi anlatır. Oyunun başrol da ki prens ve prenses sizsinizdir.
Uzaktan yankılanan ve sürekli aranan o şeye kavuşmuşsunuzdur.
Ancak zaman akıp giderken, roller değişmeye ve kurallar konmaya başlamışlar.
Eşsiz bir mutluluğun yerini acı ve hüzün kaplar.
Bir bütün olup mutlu olmuşken, neden yine yarım kalırız?
Bir anda her şey alt üst olur.
Masalın sonu kötüye gider.
Mutlu başlayan masal, mutsuzluğa doğru sürüklenir.
Nereden geldiği beli olmayan o yabancı artık yakınınız değil, yine olabildiğine yabancıdır.
Yarımken bütün, bütünken yine yarım kalmanın, bölünmenin acısını taşımak dünyayı sırtlamaktır.
Yarınımızın garantisi olmadığı gibi, mutluluğun garantisi de yoktur.
Ancak elimizdekilerle yetinmeyi bilirsek, kişilikli, karakterli olursak işte o zaman huzura kavuşuruz.
Kayıplarımızın bir nedeni duygularımızdır.
Bazen esir alırız hayatımızı paylaştığımız insanı.
Bazen benciliğimizdir.
Sadece kendimizi haklı görüp, sadece kendimizi düşünürüz.
Bazen sevmek yetmez, siz ne yaparsanız yapın kişi nankörse terk edip gider sizi.
Zoru görünce kaçış onun en kolay kapısı olur.
Seven ve sevilen kalpler bir ömür bekler.
Beklemeyen sevgiden habersiz gününü gün eder.
Karşınızdaki insan vefalıysa, siz dünyanın diğer ucunda olsanız dahi o gelir sizi bulur.
Ve ne zaman ihtiyacınız olursa o yanınızda olur.
Vefa borç değil, değerini bilen içindir.
Daha bebekken okunurdu bize mutlu sonla biten masallar.
Soruyorum; neden benim, Ahmet’in, Ayşe’nin, Veli’nin masalı mutlu sonla bitmedi?
Öyle ya masal sonu gelmeden uyuyorduk.
Bilmeliydik masalların kandırmak için uydurulmuş hikâyeler olduğunu.
Şimdi anlıyorum ki her masal mutlu sonla bitmez.
Ve ben artık masal kahramanımı kaybettiğim için üzülmüyorum, çünkü artık masallar okunmuyor. Artık gerçekler acısıyla çırılçıplak masal anlatır gibi yüzümüzde okunuyor…
Bu içeriğe yorum yapan ilk siz olun!