O KIRIK BİR ÇERÇEVE AMA…
Kırık bir çerçevenin içerisindeydi başarılarım..
Çerçeveyi yapıştırsam gizlenecekti sanki çabalarım..
Atsam unutulacaktı geçmişteki yaşanmışlarım..
Kıyamıyordum ki, çünkü değerliydi benim başarıya verilen emeklerim..
O çerçevenin sağlam olması neyi, ne kadar değiştirecekti bilmiyorum ama, düşüncelerim yorgun olmasından şikayetlerini sürdürmeyecekti en azından..
Buna rağmen masanın üzerinde duran o kırık çerçeve, günden güne değer kazanıyordu gönlümde..
Kırık olması değersiz anlamına gelmiyordu benim gözümde..
Hepimizin bir anlık dalgınlık, bir anlık özensizlikle parmaklarımızın arasından sıyrılan, paramparça kırıklarıyla yerde yatan vazosu olmuştur..
İçerisine saklanmış olan anılarımız, hatıralarımız, sevgilerimiz bir anda etrafa saçılır kırık parçacıklarla birlikte..
Toplasak toplanmaz, yapıştırsak bütünlenemezdi eskisi gibi..
Artık içimizdeki pişmanlıklar ne fayda sağlayacaktı ki, kırık bir vazonun bile canımızı ne kadar acıttığını anlamak için onu öylece yerde bırakmak mı gerekiyordu?
İşte başından beri dediğim gibi kırık bir çerçeve görselliği açısından gözümüzü yorabilir, fakat içindeki güzellikleri fark edince bizi kalbimizle birlikte gülümsetir..
“Değer” demiştik. Bir değerin günden güne nasıl değerli hale dönüşmesini görmemizdir itinayla düşünmemiz..
O kırık çerçeveyi de değerli kılan bize ait olan başarılarımız değil miydi?
Aslında bende korkuyordum onu kaybetmekten ya da bir gün habersizce çöpe atılmasından..
Başarılarımın bir anda buhar gibi gizlice ortadan yok olup kaybolmasından..
MÜZEYYEN SOYUPAK
Bu içeriğe yorum yapan ilk siz olun!