TARIM VE HAYVANCILIĞIN ÖNÜ NEDEN KESİLİYOR?
Doğunun ekmek kapısı olan tarım ve hayvancılık tarihe mi karışacak?
Kurban bayramı öncesinde ve sonrasında beklide birçoğumuzun hiç fark etmediği bir gerçeğin daha gözler önüne serildiğini fark etmek çokta zor olmasa gerek.
Bayramda kurbanlık için köylülerin getirmiş olduğu malların satışı yasal olmadığı gerekçesiyle satışa yasak getirilmişti!
Yabancı ülkelere kapılarını açan Türkiye neden doğuya kapılarını kapatıyor?
Gâvur ülkelerinde getirilen deli angusları kurban diye millete satılması zorunluluğu dayatmasına karşın kendi ülkemizin yetiştirdiği hayvanların satışına yasak getirmek acaba caiz midir Müslüman bir ülkede?
Geçimini tarım ve hayvancılıkla sağlayan insanların önünü kesip mağdur bırakmanın nedenleri nelerdir?
Kurbanlık diye getirtilen anguslar satılırken, köylerinden kurbanlarını satmak için günler öncesinde gelip şehirde mağdur bırakılan insanlar mallarını satamadan zarar yaparak memleketlerine geri döndüler.
İş imkânı olmayan köylerde hayvancılığın bitmesi insanların göç etmesine neden olurken, işsizliğin büyüdüğü gerçeği de unutulmamalı…
Peki, Türkiye de tarım ve hayvancılık yapan insanlar varken, neden dışarıdan et, süt vs… getirtiliyor? Köylüler neden köylerinden göç ediyor sorusu da sanırım burada cevap bulmuş oluyor.
Kurbanlık diye getirtilen anguslar özel yetiştirilmişler gibi önüne kattıkları insanlara ancak bu kadar zarar verebilirlerdi. Demem o ki yabancıların hayvanı bile akılı ve düşmanına düşman gibi davranmasını biliyorlar.
Bizde ise düşmanlık dışarıdan gelene değil kendi içimizdekine ve bu düşmanlığın adı da kardeş kavgası. Kılıcını kardeşinin elindeki ekmeğini almakla kullanılıyor.
Köylerde tarım, çiftçilik, hayvancılık ile geçimini sağlayan insanlar başka meslekleri olmadığı için şehre göç etse çoluk çocuğuna nasıl bakacak?
Kendi ülkemizde neden tavuğumuzu, kazımızı, ineğimizi, öküzümüzü yetiştirip, bayramlarda kendi beslediğimiz hayvanımızı kurban diye kesmiyoruz? Kendimizin yetiştirdiği bu hayvanlardan gelir elde etmiyoruz?
Neden kendi tarlamızda yetiştirdiğimiz meyvelerimizden alıp yiyemiyoruz da dış ülkelerden ithal edilen sebze ve meyvelerden alıp yemek zorunda bırakılıyoruz?
Bereketi toprakta olan besinlerin doğal ve organik olması gönül rahatlığı ile tüketme rahatlığı vardı eskilerde insanlarda.
Şimdi ise nereden geldiği beli olmayan GDO dediğimiz hormon içerikli hastalıklara davetiye çıkaran besinler soframızda yer almakta.
Gün geçtikçe ne yediğimizin tedirginliği günden güne içimizi kemirir biçimde büyüyor. En basiti zorunlu olarak kullandığımız tuz bile atık madde olmasına rağmen bizleri zehirlemesine rağmen tüketiyoruz.
Mısır yapraklarından üretilen şekerden tutunda genetiği ile oynanan sayısız birçok besin dediğimiz maddeyi tüketen bir milletiz. İyot tuz tüketilmesini öneriyor uzmanlar. Bu durumda asgari ücretle çalışan bir insanın maaşı ancak iyot tuz almaya yeter.
Sağlıklı yaşam için de sadece tuz yiyerek bir hayvan bile yaşayamaz. Ki zaten artık hayvanların yaşanmasına da izin verilmiyor!
Avrupa birliğine girmek için gerekli şartlar, tüm ihtiyacımızı yabancı ülkelerden karşılamak, onları kalkındırmak ve zorunlu kalmak mıydı acaba? Bizlerinde tembel insanlar halinde hiç tamamlanmamış, ait olduğu yerin dışında bırakılıp eksik bir göç gibi sessizce boyun eğerek işsiz, güçsüz sonumuzun ne olacağını bilmeden olacaklara boyun eğmek midir? Yoksa bu duruma boyun eğmeyip gelenek ve göreneklerimizin yok edilmeden bu durumu gözler önüne serip tepkimizi ortaya koymak mıdır? Yorum sizin…
Bu içeriğe yorum yapan ilk siz olun!