YALNIZLIĞIM
Yalnızlığa siler insan yüzünü.. Yalnızlık su damlacıkları gibi yapışır bedene. Koca dünya dar gelir, muhteşem bir illüzyonisttir. Çölde kum tanecikleri arasında çıkan kaktüs çiçeği gibi hissettirir, yanına yaklaşmaya çalışan rüzgara batar dikenleri. Tek yoldaşı gecedir, yalnızlığın. Her insan yalnızdır geceleri, her bitki, her hayvan kim bilir su bile! Sildiğin damlacıklar kurur, çaresiz balıklar su yüzüne vurmuş olur. Fakat aslında hissedildiği gibi değildir durum.Balıklar kendilerinde ararlar sorunu, halbuki suyun çekilmesi karalaştırmıştır o görkemli okyanusu. Belki deniz anaları güneşi görünce yeteri kadar eriyememişlerdir, yaşatmak için balıkları.. Bulutlar istifa etmiş, sırt çevirmişler sanki toprağa. Kumun olmadığı noktalarda bilin ki bir kurşuna aşık olmuştur bir insan, hatta bir halk! O kurşun ki toprağın oltası, kan yemi..
Peki sevdası mıdır meyveleri? O meyvelere fersiz bakışları borç bilen insan? Yalnızken yalnızlığa borç ödemiş bir yılan. Ve bir ağız dolusu nefretle insanı kusar yalan. Tohumu yıllar almış kocaman vişne ağacı.. Utancından kızarıyor güneş gördümü.. Yelkovan ve akrep kaçışıyor, biri yardan ayrı diğeri güneş arıyor. Anasına denizin,ortak oluyorlar. Zehriyle panlıyor zehirleri.. Yalnızlığa koşuyor insanoğlu zehir nedir, sormadan.. İlgisizliği, cevaplayacak kimsesi olmamasından!
Fakat, yalnızlık güzeldir, kimi zaman. Düşünmeyi öğretir bir hamala. Taşımak yetmiyor, yaşamak gerekir. Yine yalnızlığı düşündüğüm bir akşam, birden yalnızlığımı getiriyor aklım.. Dostum yok ki olsun, sahte!. Ben yokum ki oynayayım bu sahnede bir perde. Gğneşim kapanıyor. Sular çoktan kurudu. Yalnızlığın karanlığında İstanbul uykuluydu..
Bu içeriğe yorum yapan ilk siz olun!