ZAMANIN ÖNÜNDEKİ İNSAN..
Biz mi zamanı kandırıyoruz yoksa zaman mı bizi kandırıyor?
Zamanı, ihtiyacımız olan tek şey olarak görüyoruz kendimize..
En gereklisi, en önemlisi olarak görüp zamanı listemizde birinci sıraya sokup onu yüceltiyoruz..
Bundan dolayı bütün başrolü zaman kapıyor ve bizleri o yönetiyor, sonrada bize verilen görevi en güzel ve eksiksiz haliyle yerine getirmek için yaşam içerisinde yarışa sokuyor.
Bazen bu koşturmalar arasında birden durup yorulduğumuzu fark etsek de biz yinede zamanla yarış içerisinde olduğumuzdan dolayı kaldığımız yerden devam ediyoruz hayatımıza..
Düşüncelere kapılırız.. Onu kaybetmemek için hesaplarız, saklarız.
Ama ne yaparsak yapalım durduramayız..
Zaman öyle bir şey ki bazen uçar, bazen sürünür gibi yavaş hareket eder.
Ama sürekli gelip geçer değil mi?
Hadi o zaman bizler zamanın nereye gittiğini bulalım..
Hani elimizde bir liste vardı. Listemizde birinci sırayı “zaman”a vermiştik.. Öncelikle bu listede yer alan istekleri yerine getirmek için zamanı nasıl boşa harcadığımızı bilmemiz gerekiyor.
Sonra da zamanımızı nasıl düşüncesizce ve gereksiz işler için büyük bir savurganlık içinde harcamış olduğumuzun farkına varırız..
İşte böyle, sanırım zamanın araştırmasına girince nereye gittiğini böylece öğrendik.
Zamanımızın kıymetini bilememek ne kadar zor bir durum..
Tüm sevdiklerimizi bu zaman içerisine sığdırmak, zamanın kıymetini bilememekten daha kolay bence.
Bunu yaşamak, uygulamak bizim elimizde..
Çünkü keşke demeden zamanımızı değerlendirmek kadar güzel bir şey yoktur.
Hayatın yaşanmaya değer ve de ertelenmeden yaşanmayı gerektirecek kadar kısa olduğunun sırrı sanırım “keşke” kelimesinin anlamında ve kişinin gözlerini kapatıp sevdiği her şeyi ve herkesi bıraktığı anda hissettiklerinde saklı..
Zamanın içerisinde saklı…
Görmediğimiz, göremediğimiz, görmeyi istemediğimiz.. Yanından geçip fark etmediğimiz atlanmış şeyler gibi.. işte biz buna zamanın önündeki insan deriz.
Bu içeriğe yorum yapan ilk siz olun!