banner238

banner228

banner220

banner245

banner246

banner247

banner300
09 Mayıs 2024 Perşembe

Benzin ve motorine indirim geliyor

ÇOCUK ÇOCUKTU İŞTE…

28 Ağustos 2016, 01:41

ÇOCUK ÇOCUKTU İŞTE…
Çocuktu ama çocuk olduğunu bilemiyordu. Çünkü o, çocukluğun erişkinlikten farklı yanlarını net olarak göremiyordu. Yani onun yaşam penceresinde ona ayrı bir konum yükleyen, ona kendisini  farklı hissettiren bir davranışa veya bir söze rastlamamıştı. Onun etrafını ören kasvet duvarları annesinin etrafındakiyle aynıydı. Kimse onu Pamuk Prensesli yorganlarda, Pinokyolu kitaplarla uyutmamıştı. O da dedesi, ninesi, halası, dayısı, amcası ve ebeveynleri gibi karanlık odanın bir ucunda dedesinin tütün içtiği, ninesinin çorap ördüğü, annesinin kasnağıyla mum ışığında nakış işlediği, babasının çakısıyla her gün oyarak icad ettiği çok kullanımlı sopasının maharetiyle…anlata anlata bitiremediği balık avı hikayelerini o kalabalık odada kurduğu  hayallerinde  defalarca gözlerinin önüne  getirdi… Çoğu zaman orada gücü yettiğince  çocuklaştı… Hatta çocuk kaldı…

Yusuf Amcasının Irak’a mal getirmeye gittiği haberi onun için bir bayram müjdesi demekti. Çünkü o, hayatında  kendisini sevindirecek en önemli kişiydi. Şöfor amcam…amcam şofördür benim. Bakın görün neler getirecek dönüşünde bana. Ne güzel şeyler hem de. İsmimi de o koymuş. Ceylanım, kınalı kuzum! diyor bana. Çok seviyor beni hem de çok. Çünkü onun çocuğu sayılırmışım öz gibiyim. Kendi çocukları trafik kazasında ölmüşler. Karısı da kaçıp gitmiş uzak ellere. Dayanamamış evlatlarına. Amcamı bırakmış acısı çokmuş… Yanmış, kavrulmuş…Öyle dedi Yusuf Amcam…Çok yiğittir o…Büyük kızı Zarife’yi  otomobilin sıkışan kapısından çıkarırken parmağını kaptırmış kapıya…Onun kederi yakıyor yüreğimi benim de…Hele geceleri söylediği türküler içimi dağlıyor sanki…

Günlerin alıp veremediği…Akla karanın birbiriyle hercü merc olduğu bir hikayede büyümeden yaşlanmıştı Ceylan.. Kalbinin her köşesinde cevher gibi ışıldayan hissiyatlar, onu daha rüştüne ermeden kemal erdemiyle tanıştırmıştı. Annesini sadece yemek esnasında görebiliyor olması  kalbini sızlatan sebeplerden biriydi. Annem… Altın saçlı ,  ela gözlü, ince belli, güzeller güzeli Annem…Seni görmek istedikçe mahrumiyetim artıyor ne yazık…Tarlada pancarda…bahçede, çeşmede, mutfakta, banyoda…neredesin beni kucaklamayacak mısın artık? Büyüdüm öyleymiş…Çok büyümüşüm ben artık” Abla” olmuşum. Benden küçük üç kardeşime “Ablalık” yapacakmışım. Rıfat’ın altını bağlar, Elmas’ı da çişe tutarmışım artık. Cengiz’e de kaşıkla mama yedirebilirmişim. Ninem benim yaşımda ekmek yapar, süt sağarmış. Hacı dedem ise benim kadarken kuzuları tek başına meraya götürür otlatır, oradan da akşam ezanında korkmadan sürüyü köye alır gelirmiş. E şimdi ben ne yapmalıyım peki? Dayımlarla dağa odun kırmaya mı, Teyzemlerle tandır ekmeği yapmaya mı? Yoksa dedemlerle havuzun kenarındaki naneleri derip onları ayıklayıp kurutmaya koymaya mı? Hangisine koyulsam bilemedim. Hatice Halam bana “Artık senin yemek öğrenme yaşın geldi kızım yarın bir ara gel de sana pilav pişirmeyi öğreteyim. Amcanlar  tarladan döndüğünde önlerine sıcak aş koyarsın sana dua ederler” demişti.  Ona  gideyim iyisi mi…Bu seni sevindirirdi değil mi?

Yedi yaşın önemi büyüktü…Yedi yaşın yetmişten çok ayrı yönleri de yoktu. Adamın yedisi neyse yetmişi de odur…diye boşuna dememişti eskiler. Ceylan ürkek adımlarla geldiği Hatice Halasının bahçesindeki balkonda soluklandı. Halam evde midir ki acaba? Beni böyle başıboş görünce cinlenecek yine. Keşke evden ninemin başladığı çorap örgümü alsaydım yanıma. Unutkanlık ne kötü bir şey..Oysa Yusuf Amcam, unutkanlığın yaşlıların hastalığı olduğunu söylemişti bana. Ben neden unutkanım? Çünkü yaşlanıyorum. Çünkü eskidim. Makine misali bozuluyorum.”

Dışarıda ıslık çalarcasına esen rüzgarın uğultulu sesini Ceylanın kapı tokmağını tıklatması bozuverdi. İçerden iyi giyimli bayan söylene söylene çıktı.  Bu kadın, Hatice Halasının  Eltisi Narin Teyze idi.  Hiddetle: “Evladım anahtarınızı alsanıza. Her seferinde beni buraya getirmekten bıkmadınız mı? “ Ceylan kızaran yüzünü saklamak için başını önüne eğmiş yerde ki kalebodurun üzerindeki çiçek desenlerini saymaya koyulmuştu. “Ne diyebilirim ki? Çok haklısınız  Narin Teyzecim. Ben sadece heyecanlandım biraz…”

Kadın kalın kaşlarını çatmış ve zaten katı olan yüz görüntüsü onun bu kısa cümlesi üzerine kapkaranlık bir geceyi andırır olmuştu. Öfkeden yüzü düdüklü tencere gibi yanıyordu.  Sakinleşmek için çözüm arayan gözleri perdenin gerisinde yere dizleri üzere çökmüş olan küçük oğlan çocuğuna takıldı birden. Çocukcağız, özlerini kocaman açmış olanı biteni izlemekteydi. Gülbahar Hanım yaşmağını geriye attı ve ani bir hareketle perdeyi geriye çekiverdi. ”Ayol bu da kim? Nerden geldin sen buraya küçük fare?”

Kendine büyük bir insan edası takınarak söze atıldı:” Şeyy.. o geçen gün karşı köyden komşumuza misafirliğe gelen ailenin çocuğu Orhan…”Narin hanım: “Sümüklerini koluna silme bir daha!” diyerek azarladı yavruyu. Haklıydı, temiz olmalıydı ama kim öğretirdi ki ona temizliği anası olmayınca…

Narin hanım, gözlerini kilitlediği yere bakmaya çalıştı…Ceylan, gözlerini sonsuzluğun perdelediği ufuklara dikmiş gönlümdeki pembe rüyalarının kahramanlarıyla konuşmaya başlamıştı. Orada ona uzanan pamuk eli tutmanın heyecanıyla bir çığlık attı:” Anne Canım Annem!...Onu  kucaklarken derinden gelen bir ses duydu: “ Bir gün kavuşacağız yavrum!”
Ayşe Ciplioğlu Kaş


beylikdüzü - beylikdüzü keman - beylikdüzü piyano - beylikdüzü bale - beylikdüzü müzik merkezi - modern sanatlar akademisi - beylikdüzü sanat
BEYLİKDÜZÜ müzik

Bu içeriğe yorum yapan ilk siz olun!

  • Ad Soyad:

  • Yorum:

  •  

    @name x

  • UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
    HAVA DURUMU
    Görüntülemek istediğiniz ili seçiniz:
    banner251
    EN ÇOK YORUMLANANLAR
    BUGÜN
    BU HAFTA
    BU AY
    ARŞİV