İNSAN YA GÖRDÜĞÜNÜ YAŞAR, YA DA BAŞKALARINDAN GÖRDÜKLERİNİ
Bakmak, görmeyi bilen gözde; yorumlamak ise görmeye katkı sağlayan duygulardadır. Bir bakmak vardır ki bakılan gözden milyonlarca şiir, şarkı, kitap, mısra, fotoğraf çıkar. Bir bakmak vardır, ne sen baktığından bir şey anlayabilmişsindir ne de duygun buna eşlik edebilmiş.
Bakmak ve görmek..
Bakıpta görememek..
Görsel zekaylada ilgisi olan bu durumu, biraz daha farklı açılardan yaklaşarak cümleleri sürdürmek gerekirse; bunun sebebi tek bir şey, koca bir dert olarak düşündüğümüz fakat aslında çok bir anlam ifade etmediğini bildiğimiz şeyleri, nereye gidersek peşimizden sürüklememiz. İstisnaları bu durumdan dışarı çıkaracak olursak şayet, bu durumun epey örnekler mevcuttur. Zihin dolu olunca, farkındalıkta az olur. Farkındalık az olunca, sıradanlık çok olur.
Her şeyden önce, bir şeyleri fark ederek yaşamalı insan. Yaşamı boşluk denilen kavramla eşdeğer olmamalı. Doğum ve ölüm sınırlarının arasına, birçok şey sığdırmalı. En çokta, sığdırmak istediklerini sığdırmalı. Doğum anımızdan beri bir mücadele içerisindeyiz. Emekleyerek yürüyoruz. Sen emeklemeden, nasıl koşacaksın? Zaten çoğu şey başlangıçtan ibaret. Başlangıç olmadan son beklenemez. Kendine, kendi özgürlük alanları çerçevesin ve sorumluluklarını ihmal etmeden; başka insanların yaşam standartlarını işgal etmeyip, gittiğin yolda da nereden geldiğini unutmadan bir yol belirlemeli ve o yolda ilerlenmeli.
Kaybettikçe bulunabilen birçok şey var fakat zaman, bunlardan biri değil.
Bu içeriğe yorum yapan ilk siz olun!