Sahte ekmek üretene falaka cezası!
Gıda skandalları haberleri tüketicinin moralini bozarken Doç. Dr. Bayram Nazır’ın “Dersaadet’te Ticaret” adlı kitabı Osmanlı’da sahteci esnafa verilen cezaları da gözler önüne seriyor.
Gümüşhane Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bayram Nazır, "Dersaadet'te Ticaret" adlı kitabıyla bir cihan imparatorluğu olan Osmanlı'nın ticarette ne kadar titiz olduğunu gözler önüne serdi. Buna göre yeterli mesleki eğitime sahip olmayan esnafa iş yeri açma izni verilmeyen Osmanlı'da kefil olmadan dükkan açılamazdı, kalitesiz veya hileli mal satana ağır cezalar verilirdi. Fiyat ve kalite bakımından kontrolü elden bırakmayan imparatorlukta örneğin fırınlar en az 2 günde bir kontrole tabi tutulurken kimi zaman da padişahın kendisi denetlemelere katılırdı.
DEDİKODUCU ESNAF ATILIRDI
Kitapta Osmanlı zamanında ticaretin belkemiğini oluşturan Ahilik kuralları çok geniş bir biçimde ele alınırken, gururlanan, cimrilik eden, kıskanan, karşısındakinin ayıbını örtmeyen, dedikodu eden esnafın Ahilik teşkilatından atıldığı da anlatılıyor. Buna göre özellikle düğünlerde ve şenliklerde esnaflar, bunların geçişleri, verdikleri hediyeler, yaptıkları işlerin ve hünerlerin sergilenmesi önemli yer tutuyordu. Bu alaylarda esnaf birbiriyle üstünlük yarışına çıkardı. Her biri kendi meslekleriyle ilgili daha güçlü ve teknolojik bakımdan en şaşırtıcı, akıl almaz buluşları göstermeye çaba sarf ederlerdi. Her esnaf locası kendi alanlarıyla ilgili değerli armağanlarını vermeden önce bir geçit düzenleniyor ve meslekleriyle ilgili sahneler gösteriyordu.
DIŞLAYARAK ISLAH EDİLİDİRDİ
Osmanlı esnafında mesleğin ilkelerine sadık kalmak büyük önem taşıyordu. Hükümet esnafa müdahale ederken esnaf da kendi aralarından birinin mesleğin itibarını düşüren davranışlar karşısında tepki gösterir, söz konusu esnafı dışlamak veya şikayet etmek suretiyle ıslah olmaya zorlardı. Esnafın birbirine karşı sorumlulukları olduğu gibi kendi içinde de belli bir disiplin ve prensiplere uygun davranılırdı. Bu bakımdan esnafın ahlaksızlıkları suç sayılırdı. Kasap esnafın işlediği suçlardan biri hayvanlara kötü muamelelerdi. Hayvanlara küfretmeyi adet haline getiren kasabın şahitliğinin dahi kabul edilmemesi ön görülürdü.
İZİNSİZ DÜKKAN AÇILAMAZDI
Her şenlikte esnafın geçit gösterisi gerek sergiledikleri mallar, gerekse çalışmaları yansıtan sahnelerle halkın büyük ilgisini çekiyor ve binlerce kişi izliyordu. Öte yandan esnafta suç, ceza ve himaye konuları göz ardı edilmiyordu. Osmanlı şehir hayatında sayıları daha önce tespit edilmiş olan esnaf grupları ile dükkanların sayısında büyük artış veya eksilme olmazdı. Gedik diye adlandırılan bu sisteme göre izinsiz açılan dükkanlar kapatılırdı.
DÜKKAN AÇMAK İÇİN KEFİL ŞART
Osmanlı esnafında en çok karşılaşılan suçlar 'narh' ve 'kalite' sorunu öne çıkıyordu. Özellikle temel ihtiyaç maddelerindeki ihlallerin daha yaygın olduğu dikkat çekiyor. Devletin tespit ettiği sayından fazla dükkan açmak Osmanlı nizamına göre suç sayılıyordu. Esnaf ruhsatla da olsa açacağı dükkanın gerekli fiziki şartları taşıması mecburiydi. Yapılacak faaliyetin çeşitliliğine göre dükkanın genişliği, yüksekliği gibi işe uygun mekanlarda devlet uygun gördüğünde faaliyet izni verirdi. Esnafın üretim ve satış hakkına sahip olmadığı bir malı satması uygun görülmezken şartları yerine getirmesine rağmen ayrıca bir kefil olmadan dükkan açamazdı. Devletin izni olmadan esnaf dükkan veya tezgahın yerini bile değiştiremezdi.
FIRINLAR 2 GÜNDE BİR DENETLENİRDİ
Bir bakkalın dükkanında hangi fırının ekmeğini satacağı önceden tespit edilirdi. Bağlı bulunduğu başka fırından ekmek satın alması suç sayılıyordu. Bakkal esnafı aldığı malı devletin kantarıyla tartmak zorundaydı. Ekmek zaruri ihtiyaç maddesi olduğundan her zaman yöneticilerle firmaları karşı karşıya getirirdi. Bu nedenle ekmeğin en az iki günde bir kalite kontrolü ve narha uygun bir şekilde işlem görüp görmediğinin araştırılması devlet için önemli bir meseleydi.
ÇİĞ EKMEK ÜRETEN FIRINCIYA FALAKA
Başta padişah ve sadrazam olmak üzere bütün devlet görevlileri fırınları sıkı bir denetim altına tutardı. Hatta kimi zaman kurallara uyulup uyulmadığını bizzat kendileri denetlerdi. Örneğin Fatih sultan Mehmet ve 1. Albülhamid, tebdil-i kıyafet ederek fırınlara gider, ekmeğin ağırlığını, rengini, içine konan maddeleri kontrol ederdi. Kanunnameye göre unun ince elekten elenmesi, ekmeğin tamamı pişmesi ve beyaz olması, kokusunun olmaması gerekmekteydi. Ekmeğin içine başka bir madde bulunur ya da çiğ pişmişse fırıncı falakaya yatırılır ya da kulağından duvara çivilenirdi. Komşuyu rahatsız eden fırın kapatılırdı. 1978 yılında İstanbul'da fırıncıların pişirdiği ekmeğin siyah ve kötü olması nedeniyle birkaç ekmekçi idam edilmişti.
HİLECİ ESNAFA TEŞHİR
Çevreye ve halka zarar veren iş yerleri kapatılırdı, kaçakçılık yapan esnafın malına el konulurdu. Belirlenen fiyata uymayan esnafa dayak vurulurdu veya para cezasını çarptırılırdı. Esnafın işlediği suçlarda en sık uygulanan ceza uyarıydı. Ancak cezalar suçun tekrarı halinde daha ağır olurdu. Hileli mal üreten esnaf çarşı ve pazarda teşhir edilirdi. Bunun yanı sıra kendisinin de kafasına tahta külah koyularak eşek üzerinde dolaştırılırdı.
Bugün
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir, teşekkür ederiz.
Bu habere yorum yapan ilk siz olun!