banner238

banner228

banner220

banner245

banner246

banner247

26 Nisan 2024 Cuma

CEM YILMAZ 51 OLDU HİÇ BU YAŞA GELECEĞİM AKLIMA GELMEMİŞTİ

Vatan Partisi Beylikdüzü FETÖ Paneli

Vatan Partisi Beylikdüzü İlçe Teşkilatı Amerikancı FETÖ darbe girişimi ile ilgili toplantı düzenledi ilgi büyüktü.

22 Ağustos 2016 Pazartesi 15:24
Vatan Partisi Beylikdüzü FETÖ Paneli
banner291
Vatan Partisi Beylikdüzü FETÖ Paneli

Vatan Partisi Beylikdüzü İlçe Teşkilatı Amerikancı FETÖ darbe girişimi ile ilgili toplantı düzenledi ilgi büyüktü.

Genel Başkan Yardımcısı ve Propoganda Büro Başkanı Sn. Serdar Üsküplü’nün katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda.
Üsküplü; FETÖ darbe operasyonun büyüklüğüne, detaylarına ve harekete geçirilen unsur sayı- sına baktığımız zaman aylar, hatta yıllar önce- sinden kapsamlı ve detaylı planların yapıldığı, pek çok uzmanın bu planlar üzerinde çalıştığı ve planın “mükemmelleştirildiği”, başarıya kesin gözüyle bakıldığı anda veya harekete geçmenin kaçınılmaz olduğu koşullarda düğ- meye basıldığı anlaşılmaktadır.
 
FETÖ darbe girişimi dört dörtlük bir CIA darbe modelidir. Ardında, Amerikancı darbe yöntemlerini anlamamızı sağlayacak pek çok delil ve parmak izi bırakmıştır. Bir yıldır Türkiye’de patlatılan 17 bomba ve yüzlerce şehidimiz ile bir korku iklimi ve yılgınlık yaratılmaya, Rus uçağı düşürülerek Türkiye yalnızlaştırılmaya çalışılmıştır. “Vatan Savaşı değil Saray Savaşı” söylemi de aynı psikolojik savaşın parçasıdır.

Darbenin başarısını, öncesinde başlatılan psikolojik savaşın başarısı belirler. Hedeflenen kitle, darbeyi kabul etmesi gereken halk ve itaat etmesi gereken devletin silahlı gücü yani Ordu ve Polis’tir. Halkın boyun eğmeye, güvenlik güçlerinin ise işbirliği yapmaya hazır olması gerekir.

Silahlı güçle binaların ve kurumların teslim alınması yetmez, beyinlerin de teslim alınması gerekir. Cuntanın görevi, öncelikle halkı ve resmi kurumları devleti yönetme yetkisine sahip olduğuna, “tek ve meşru otorite” olduğuna ikna etmektir. Psikolojik savaşı kazanan cunta darbeyi başarmış demektir. “Söz konusu hedef, halkın beyni ve ruhu olunca psikolojik savaş ateş gücünden önemli hale gelir.”

12 Eylül darbesini planlayanlar önce 1980 öncesindeki sağ-sol çatışmalarını hazırlayarak ve körükleyerek, 1977 1 Mayıs Katliamı, İstanbul Üniversitesi’nde öğrencilere bombalı saldırı gibi onlarca terör eylemini organize ederek “Anarşiyi bitirmek için darbe kaçınılmazdır” fikri yaratmışlardı. Amerika tarafından “Bizim çocuklar başardı” cümlesiyle sahiplenilen darbenin temel dayanağı buydu. Nitekim darbe olur olmaz bütün terör eylemleri mucizevi bir şekilde bitti. 12 Eylül darbesin- den yıllar sonra, anarşiyi bitirmek için geldik diyenlerin, anarşinin kaynağı olduğu herkesin malumu oldu.

Amerikancı-Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) darbe tezgahı da aynı yolu izledi. Öncelikle “darbenin kaçınılmaz olduğu, Türkiye’nin içinde bulunduğu savaş ve karmaşa ortamından başka türlü kurtulamayacağı” algı- sının yaratılması gerekiyordu. “Türkiye yaklaşık bir yıldır savaş içindeydi ve yüzlerce şehit verilmişti, toplam olarak binlerce insan ölmüştü. Güneydoğu’da şehirler yıkıntı halindeydi. Şehir merkezlerinde bombalar patlıyordu. Kimsenin can güvenliği bulunmuyordu. Hiçbir yer güvenli değildi. Hükümet zaten IŞİD gibi terör örgütlerini destekliyordu.”

Kara propagandanın en büyük yalanı, cuntanın adını da belirliyordu: “Tayyip Erdoğan başkan olabilmek için Türkiye’yi savaşa sürüklemişti.” Yurtta Sulh Konseyi “Saray Savaşı”nı sona erdirecekti. Sözü edilen “sulh” PKK’yla, PYD ile ve FETÖ örgütüyle yapılacaktı. Böylece, Amerika’nın Kürt Koridoru planındaki en büyük engel olan Türk Ordusu, teslim alınmış olacaktı. Savaşı kaybeden tarafın teslim şartları, yani yapılacak barış anlaşmasının maddeleri TRT’de okutulan darbe bildirisinde ortaya çıkıyordu. Aslında söz konusu olan FETÖ’nün Amerika’ya hizmet sözleşmesiydi.


Darbe bildirisindeki hizmet sözleşmesi

1- “Siyasi iktidar meşruiyetini kaybetmiştir.” Topluma kendi meşruiyetini kabul ettirmek isteyen cunta önce mevcut iktidarı gayri- meşru ilan etmektedir.

2- “Yurtta Sulh Konseyi, Devletimizin ve milletimizin kaybedilen uluslararası itibarını yeniden kazanmak, uluslararası ortamda barış, istikrar ve huzurun yeniden temini için daha güçlü bir ilişki ve işbirliğini tesis etmek maksadıyla yönetime el koymuştur.” Türkiye Rusya ile işbirliği konusunda önemli adımlar atmaktayken, Suriye başta olmak üzere komşularımızla ilişkilerini normalleştirme adına girişimlerde bulunurken, sözü edilen “işbirliği tesisi” ancak Amerika’nın stratejik Kürt Koridoru planında görev almak olabilir. Buradaki barış ifadesiyle PYD devletçiğiyle, PKK ve FETÖ ile barış kastedilmektedir.

3- “Yurtta Sulh Konseyi, BM, NATO ve diğer tüm uluslararası kuruluşlarla oluşturulmuş yükümlülükleri yerine getirecek her türlü tedbiri almıştır.” Bahsedilen hükümlülükler sözde IŞİD’e karşı girişilen, fakat aslında Suriye’nin toprak bütünlüğünü hedef alan, Kürt (ABD-İsrail) Koridoru’nun tesisini amaçlayan NATO operasyonunda görev almaktır. Bilindiği gibi, Amerika uzun süredir Türkiye’yi IŞİD’e karşı yeterince savaşmamakla suçlamaktadır.

4- “Yurtta Sulh Konseyi, üniter devlet yapısı içinde dil, din, etnik köken ayrımı yapmaksızın toplumun tüm kesimlerini kapsayacak bir anayasa hazırlanmasını en kısa zamanda sağlayacaktır.” FETÖ cuntası ABD’nin dayattığı yeni anayasa planına bağlılığını beyan etmektedir.

Amerikan emperyalizmine verilen sözlerin arasına, vatansever, Atatürkçü, Cumhuriyetçi halkı ikna etmek için yolsuzlukla ve her türlü terörle mücadele, laiklik sosyal hukuk devleti gibi ifadeler serpiştirilmiştir. Psikolojik sava- şın bu yalanı bir taşla iki kuş vurmaktaydı: bir yandan darbeye direnecek temel kuvvet olan ordu içerisindeki Atatürkçü, Cumhuriyetçi kuvvete darbe kabul ettirilmeye çalışılıyor, diğer taraftan halka darbenin Amerikancı değil, Türkiyeci kuvvetlerden geldiği mesajı veriliyordu.
 
Türk-Amerikan Savaşı 2007’de boyut değiştirdi

Türkiye, aslında 2007 yılından bu yana ABD emperyalizmi ile savaş içindedir. ABD, savaşın ilk cephesini savaşmadan kazanmıştı. Ergenekon ve Balyoz tertipleriyle Genel- kurmay Başkanı dahil olmak üzere TSK’nın komuta kademesi; yüzlerce general ve amiral, binlerce subay esir alındı.

Amerikanın hedefi, kukla Kürdistan’ı, yani İkinci İsrail'i kurmaktı. ABD, Türkiye’yi PKK ile pazarlık masasında bölmek için açılım süre- cini dayatıyordu. Bunun için Türk Ordusu’nun esir alınması, savaş kabiliyetinin ortadan kaldırılması gerekiyordu.

Türkiye’yi bölme savaşı başlatmış olan Amerika’nın önündeki en önemli engellerden biri de Vatan Partisi’ydi (İşçi Partisi). Başta Genel Başkanı Doğu Perinçek olmak üzere, onlarca yöneticisi tutuklandı. Bütün Parti binaları aynı anda arandı. Vatan Partililer toplam yüzlerce yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Vatan Partisi’nin (İşçi Partisi) hem cezaevi içinde hem de dışında verdiği büyük mücade- le sonucunda Silivri duvarları yıkıldı. “Türk Milleti, Ordusunu Kurtardı” (Doğu Perinçek, Röportaj: Haber 7 08.05.2016). Türk ordusu özgürleşti. Türkiye’nin 24 Temmuz 2015’te PKK’ya karşı başlatacağı Vatan Savaşı’nın önü açıldı.

17-25 Aralık 2013’te Amerika’nın Polis içindeki FETÖ örgütünü kullanarak düzenlemeye çalıştığı Hükümet Darbesi başarısız oldu. Bunun üzerine Fethullah Gülen’e bağlı yapılanma, Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ/ PDY) adıyla bir terör örgütü olarak kabul edildi. Polis içindeki binlerce FETÖ’cü tasfiye edildi. Polisin Türk Milleti’nin Polisi olma süreci başladı. Bunu, başta yargı olmak üzere, diğer kurumlardaki temizlik operasyonları izledi.


Amerika’nın hamleleri de gelmeye devam ediyordu. 10 Ağustos 2014’te yapılan Cumhur- başkanlığı seçimlerinde Amerikan psikolojik savaş aygıtı medyadaki tüm gücünü kullanarak “Diktatör Recep Tayyip Erdoğan’ın” karşısında, “Seni başkan yaptırmayacağım” diyen, güler yüzlü, bağlama çalıp türkü söyleyen “demokrasi kahramanı” Selahattin Demirtaş’ı parlatmaya başladı.

Tayyip Erdoğan’ın karşısında tek gerçekçi seçenek Vatan Partisi (İşçi Partisi), CHP, MHP ve diğer partilerin ortak bir adayla çıkmasıydı. Vatan Partisi (İşçi Partisi) bunun için elinden gelen çabayı gösterdi, fakat CHP seçimini Amerikan planlarından yana kullandı. MHP ile birlikte, seçilme şansı olmayan Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday göstererek, Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını garantilemiş oldular. Bununla birlikte HDP/PKK’nın adayı Selahattin Demirtaş’a da geniş bir oyun alanı bıraktılar. Şafak Pavey’in Selahattin Demirtaş’a “Beraber iyi salladık” diyerek ifade ettiği gibi, CHP’de bu planın içinde yer aldı. MHP Milletvekili Meral Akşener ve AKP millet- vekilleri de HDP’nin Meclis’e girmesinde bir sakınca görmediklerini söylüyorlardı. Sadece Vatan Partisi, HDP/PKK’nın bir terör örgütü olduğunu söylüyor “Meclis’te PKK istemiyoruz” diyordu.
 
7 Haziran 2015 Seçimleri’nde ABD’nin AKP-CHP koalisyon planı

7 Haziran seçimlerine giderken Amerika’nın stratejik hedefi, Türk Milleti’nin yer almadığı bölünme anayasasını yapacak ve Suriye’nin kuzeyinde oluşturmaya çalıştığı Kürt (ABD-İsrail) Koridoru’nu kabul edecek bir hükümet seçeneği yaratmaktı. Bunun için taktik plan hazırlandı: HDP/PKK meclise sokulacaktı. Bu şekilde AKP, hükümeti kuracak koltuk sayısına ulaşamayacak ve tekrar hizaya sokulmuş olacaktı. PKK destekli bir AKP-CHP koalisyonu, Amerika için ideal bir stratejik ortak olacaktı.

Selahattin Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığı seçimlerinde neden allanıp pullanıp parlatıldığı da anlaşılmış oldu. Bütün batıcı medya, HDP/PKK’nın propaganda aygıtı gibi çalışarak kafası karışık oyları HDP’ye yönlendirdi. Kemal Kılıçdaroğlu, “HDP’nin barajı aşmasını elbette isteriz”; CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin, “HDP’nin güçlenmesi ve temsilcilerini Meclis’e taşıması bizleri mutlu eder”; CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Özçelik, “HDP ile koalisyon yapabiliriz’’ diyerek HDP’ye baraj atlatma operasyonunda görev aldılar. Sonunda Gladyo’nun bombaları da devreye sokuldu. Diyarbakır’daki mitingde patlatılan bombalarla HDP/PKK’ya baraj atlatıldı.
 
Amerika’nın kurulacak hükümetten en büyük beklentisi Suriye’nin kuzeyinde kuru- lacak PYD devletçiğinin kabul edilmesiydi. CHP buna razı olduğunu, milletvekillerini Kobane’ye (Ayn El Arap) PYD’li terörist- lere desteğe yollayarak, çoktan göstermişti. AKP’nin başındaki Davutoğlu’nun da buna hayır demeyeceği açıktı.
Amerika 7 Haziran seçimlerden başarılı çıkmıştı. HDP/PKK %10 barajını aşarak 80 milletvekiliyle meclise girmiş, AKP de tek başına hükümet kuracak çoğunluğa ulaşamamıştı.

Hükümet kurma çalışmaları sırasında Ahmet Davutoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu “çok verimli ve yapıcı” görüşmeler yaptılar. Görüş- meler öyle sıcak geçiyordu ki, Davutoğlu istifaya zorlandıktan sonra, Kemal Kılıçdaroğlu hakkını helal etmek ihtiyacı hissetti. MHP ise daha en başında AKP’li bir hükümet içinde görev almayacağını belirterek görüşmeleri bitirdi. Amerikancı basın ise sürekli Tayyip Erdoğan’ın olumsuz tavrından dem vuruyordu. AKP içindeki ağırlıklı kanadın CHP’li bir koalisyon seçeneğini kabul etmemesi üzerine erken seçim kararı alındı.

Amerika’nın erken seçime yanıtı gecikmedi. 7 Haziran seçimlerinden sonra PKK yüzlerce terör eylemi gerçekleştirdi. 20 Temmuz 2015’te ise bu sefer IŞİD eliyle Suruç’ta 34 kişinin hayatını kaybettiği bir canlı bomba saldırısı düzenlendi. Türkiye dehşet içinde sarsılmıştı. Amerikancı basına göre artık Türkiye’nin, büyük koalisyonun IŞİD’e karşı başlat- tığı savaşa katılmaması düşünülemezdi. Ancak Amerika’nın planları ters tepti.


24 Temmuz’da Türkiye,
PKK’ya karşı Vatan Savaşını başlattı

24 Temmuz 2015’te Türk Silahlı Kuvvetleri, Amerika’nın kara gücüm dediği PKK’ya karşı tarihinin en büyük hava operasyonunu yaptı. Türkiye Hükümeti ve TSK, Amerika’nın Türkiye’yi bölme ve Kukla Kürt Devleti kurma planlarına karşı silahla karşılık verdi. Açılım süreci bitti. 24 Temmuz’dan bu yana TSK, Polis ve Köy Korucularımızın ortak operasyonları sonucunda 7078 PKK’lı terörist etkisiz hale getirildi. PKK’nın şehir yapılanmaları dağıtıldı. Türk Ordusu, Polisi ile el ele olağanüstü bir başarı ve kahramanlıkla PKK’yı kendi açtığı hendeklere gömdü.

Psikolojik savaş aygıtı, Türkiye’nin başlattığı bu büyük savaşa karşı en baştan konum aldı. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş grup toplantısında “Bu savaş vatan savaşı değil, saray savaşıdır” diyerek psikolojik savaşın yeni dayanak noktasını açıklamış oldu. Böylece temel çelişki ortaya çıkmıştı. Türkiye’de milli - gayri milli saflaşması bu eksende gelişti. Küçük Amerika Sisteminin bütün aydınları ve siyasetçileri hemen bu tanıma sarıldılar. Milli tarafta görünen Bekir Coşkun, Emin Çölaşan, Uğur Dündar, Mehmet Türker ve Emre Kongar’a göre bile savaş “Tayyip Erdoğan’a seçim kazandırmak için” yapılmaktaydı.

Vatan Partisi, Genel Başkan Doğu Perin- çek’in 31 Temmuz tarihli “Saray savaşı mı vatan savaşı mı?” yazısıyla, bu cereyana göğüs gerdi: “VATAN SAVAŞINDA tarafız biz, Türkiye’nin vatan bütünlüğünün tarafındayız. (…) Mehmetçiğin siperindeyiz” diyerek psikolojik savaşa cephe aldı. Vatan Partisi Merkez Karar Kurulu, 1 Ağustos 2015 tarihinde “Saray Savaşı Değil Vatan Savaşı” başlıklı bir bildiri yayınlayarak Vatan Savaşı’nda en ön cephede yerini aldı.

CHP ise HDP’nin yanında ve Vatan Savaşının karşısında konumlandı. CHP Gençlik Kolları, HDP Gençliği, Fikir Kulüpleri Federasyonu, Gençlik Muhalefeti ve Öğrenci Kolektifleri 26 Ekim 2015’te Ankara Tren garı önünde ortak bir açıklama yaparak “Bizler sarayın savaşı için yurttaşlarımızın, halkları- mızın, gençlerimizin ölmesine, öldürülmesine daha fazla izin vermeyeceğiz. Saraya karşı, savaşa karşı bir araya geleceğiz” açıklamasını yaptılar.
 
1 Kasım seçimlerinde Amerika’nın restorasyon hükümeti planı

1 Kasım seçimlerine Türkiye’nin Ameri- ka’ya karşı başlattığı Vatan Savaşı koşulla- rında gidiliyordu. Vatan Partisi bu koşullarda CHP’ye Cumhuriyetçi, yurtsever adayların CHP listelerinden seçime gireceği, tek şartın başarı olduğu bir öneri sundu. CHP ise elini HDP’den kurtaramayarak bu teklifi reddeti.

Amerika’nın yeni bir hükümet planı vardı: Abdullah Gül ve Ali Babacan, İstanbul’da Sabancı Vakfı’na ait Ahşap Köşk’te Şafak Pavey’in başkanlığındaki bir CHP heyeti ile buluştular. ABD’li bir diplomatın da bulunduğu görüşmede, 1 Kasım seçiminden sonra AKP’nin Abdullah Gül-Bülent Arınç kanadı ve CHP, PKK/HDP ve Fethullah Gülen Örgütü’nün yer aldığı bir koalisyon hükümeti kurmak konusunda anlaştılar.

1 Kasım seçimlerine gidilen süreçte saflar tekrar netleşmeye başladı. AKP vatan, millet, cumhuriyet gibi kavramlarla seçime giderken, Vatan Savaşı veren TSK ve Polisimizin yanın- da konumlanırken CHP, HDP/PKK yanlısı siyasetler izleyerek seçime girdi. Vatan Partisi’nin temel sloganı ise “Vatan Savaşından Milli Hükümete - Birleşen Türkiye, Üreten Türkiye”ydi.

1 Kasım seçimlerinden Amerika’nın istedi- ği gibi bir sonuç çıkmadı. AKP oyunu %8,6 arttırırken CHP yerinde saydı. Etkisiz kalan MHP oy kaybederken, HDP ise Güneydoğu Anadolu’da PKK’nın silahlı baskısının ortadan kalkmasıyla birlikte büyük oranda oy kaybederek barajı kıl payı aşabildi.

Yapılan psikolojik savaşın aksine seçim geçmesine rağmen Vatan Savaşı etkisini arttırarak ve büyük başarılar kazanarak devam ediyordu. Amerika kara gücünü kaybetmekteydi. Türkiye içerisinde bir ayaklanma - bölücü kalkışmanın başarı şansı kalmamıştı. ABD’nin topraklarımız üzerinde “Kürdistan” adı altında ikinci bir İsrail kurma girişimi ağır darbe yemişti.
 
İstikrarsızlaştırma operasyonu başlıyor

Bu koşullarda Amerika’nın öncelikli stratejik hedefi Suriye’nin kuzeyindeki Kürt (ABD-İsrail) Koridoru’nun açılmasıydı. Antalya’da gerçekleşen G20 zirvesi sırasında Putin ile Cumhurbaşkanı Erdoğan, TSK’nın Suriye’nin kuzeyindeki koridoru engellemek amacıyla yapacağı müdahaleyi Rusya’nın görmezden gelmesi konusunda anlaşmıştı. Tam bu sırada 24 Kasım 2015’te Hava Kuvvetleri’nde- ki FETÖ elemanları, hava sahası ihlali yaptığı bahanesiyle Rus savaş uçağını düşürerek, Türkiye’yi en önemli müttefiki ile neredeyse savaşa sokabilecek büyük bir provakasyon gerçekleştirdiler. Başbakan Ahmet Davutoğlu 25 Kasım 2015’te AKP grubunda “Emri bizzat ben verdim” açıklamasında bulundu.

Böylelikle Türkiye, uluslararası alanda en büyük potansiyel müttefikini karşısına alarak yalnızlaşmış, Suriye hava sahası Türk Ordu- su’nun operasyonlarına kapatılmış oldu. Türkiye, büyük ekonomik kayıplarla karşı karşıya geldi.

Psikolojik savaşın korku iklimi yaratma operasyonları da hız kazandı. Türkiye ardı ardına, onlarca insanın öldürüldüğü, yüzlercesinin yaralandığı kanlı terör saldırılarının hedefi haline geldi. 1 yılda gerçekleştirilen 17 bombalı saldırıda 298 kişi öldü, bine yakın insan yaralandı. Saldırıları kimi zaman TAK (PKK), kimi zaman IŞİD üstleniyordu. Ülkede bir istikrarsızlık ortamı yaratılmaya çalışılıyordu. Güvenlik güçlerinin halkın güvenliğini sağlayamadığı algısı yaratılıyordu.

Bu koşullarda Türkiye tarafından cephe- nin içten çökertilmesi engelleyecek bir hamle geldi: 5 Mayıs 2016’da Ahmet Davutoğlu istifa ettirildi. AKP kongresinde tüm Davutoğlu ekibi tasfiye edildi.

Yerine gelen Başbakan Binali Yıldırım’ın ilk grup toplantısındaki açıklamaları bu tasfiyenin nedenini de ortaya koyuyordu:


-“Düşmanlarımızın sayısını azaltıp dostlarımızın sayısını çoğaltacağız” diyerek başta Rusya olmak üzere komşularımızla dostluk ve ilişkilerin normalleşmesi sinyali verdi.

-Ülkeyi terör belasından kurtaracaklarını, operasyonların, sivillere karşı silahlı saldırılar durana, silahlar tamamen ortadan kaldırılıncaya kadar süreceğini söyledi.

-“Tek devlet vardır, tek vatan, tek bayrak, tek millet vardır. Gerisi fasaryadır” sözleriyle PKK’nın ve FETÖ/PDY’nin üzerine kararlı gidiş sinyalleri verdi.

-“Ekonomi demek banka demek değil. Para demek değil. Üretmek demek. Birinci ve vazgeçilmez önceliğimiz, üreterek büyüyen ekonomi” sözleriyle Türkiye’nin, Amerika’nın dayattığı borç-faiz sarmalından çıkarak üretim ekonomisine geçmeye çalışacağının işaretini verdi.

Bunlar, Davutoğlu’nun önce “Stratejik Derinlik” daha sonra “Değerli Yalnızlık” diye ifade ettiği, Amerikan çıkarları doğrultusunda komşulara düşmanlık esaslı dış politikanın terk edildiğini gösteriyordu. Bölücü ve FETÖ terörüne karşı mücadelenin önündeki ayak bağları da kalkmıştı. Türkiye Atlantik sisteminden kopuşun ekonomik emarelerini de göstermeye başlamıştı.
 
Davutoğlu’nun tasfiyesine Amerika’nın yanıtı

Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın yarı resmi yayın organı olan Foreign Policy dergisi 5 Mayıs 2016’daki sayısında “America Loses Its Man In Ankara (Amerika Ankara’daki adamını kaybetti)” başlıklı bir yazı yayınladı. “Başbakan Davutoğlu Amerika’nın IŞİD’e karşı savaşında perde arkasındaki müttefikti. Şimdi ne olacak?” diye soruyordu. “Davutoğlu’nun, Tayyip Erdoğan’ın etkisiyle, gittikçe otoriterleşen hükümet içerisinde güvenilir bir müttefik olarak görüldüğünü” söylüyordu.

Amerikanın, Kürt Koridoru planına evet diyecek hükümeti, parlamento içinde kurmak için sahip olduğu son şans da ortadan kalkmıştı.

New York Times gazetesi, 16 Mayıs 2016’da Osmanlı topraklarının paylaşılmasını öngören Sykes-Picot Anlaşması’nın 100. yıl dönümünde arşivden Türkiye’yi bölen yeni bir harita çıkardı.

New York Times çarpıcı bir yorum yapmıştı: “IŞİD ile savaşan Kürtlere ABD ve NATO üyesi ülkeler her türlü desteği verirken, diğer bir müttefikin onları bombalaması sürdürülebilir değil!” Foreign Policy bu sorunun cevabını kendince şöyle buldu: “Tüm bunlara rağmen Ordu içerisinden birilerinin Türkiye’yi Erdoğan’ın İslamcı diktatörlüğünden ve ülkeyi soktuğu tehlikeli yoldan çıkarmak için darbe girişiminde bulunmayacağının hiçbir garantisi yok!” Dergi, Ordu’yu değil de Ordu içerisinde birilerini işaret ediyordu.

Aydınlık gazetesi aylar öncesinden 13 Şubat 2016’daki “Saraya Eylül’de Darbe Hazırlığı” manşetiyle Amerika’nın darbe planlarını haber vermişti. 27 Şubat tarihli Aydınlık’ın manşeti ise, Amerika’nın FETÖ ve PKK’yı kullanarak Türkiye’de Turuncu Darbe tezgahladığını, Amerikan basınına yansıyan haberlere dayanarak görüyordu.

Vatan Partisi, 1 Temmuz 2016’da açıkladığı Teröre Kesin Çözüm Programı’nın 1. maddesinde “ABD’nin Türkiye’de Bölücü Teröre teslim olacak bir hükümet kurma planına karşı en geniş cepheyi oluşturmak” ifadesini kullanmıştı. Vatan Partisi darbe girişimini 14 gün önceden görmüş ve Devlet - Millet birliği ile engellenebileceğini tespit ederek mücadele programına yazmıştı.

Bu arada YAŞ toplantısı da yaklaşıyordu. Toplantıya giderken ordu içindeki binlerce FETÖ’cü subayın tasfiye edileceği konuşulmaya başlanmıştı. Aydınlık gazetesinin 13, 14, 15 Temmuz 2016 günlü manşet haberleri de TSK’daki FETÖ operasyonunun ayrıntılarını duyuruyordu. Bu haberlerde “FETÖ’nün, Donanmanın sırlarını ABD’ye taşıdığı; FETÖ Operasyonunun askeri okullara uzandığı; ama hepsinden önemlisi bin 700 subay, astsubayla 400 sivil memur hakkında Terör Örgütü soruşturması başlatıldığı” bilgileri yer alıyordu. FETÖ’ye operasyonların başlaması an meselesiydi.
 
FETÖ Darbesi için düğmeye basılıyor

Darbe için uzun süredir hazırlandığı anlaşılan detaylı ve kapsamlı plan uygulamaya konuldu. Darbe 16 Temmuz 2016 sabaha karşı 03.00’da başlatılacaktı. Daha sonra ortaya çıkan “Sıkıyönetim Direktifi”nde yönetime el koyma saati 03.00 olarak yazılmıştı.

Ancak darbe planı deşifre oldu. 15 Temmuz saat 16.00’da MİT, Genelkurmay Başkanlığı’na darbe girişimini haber verdi. Cunta hızla harekete geçmek zorundaydı. Eğer plan uygulandığı gibi gitseydi, darbe çok daha kanlı olacak ve bastırılması çok daha uzun sürecekti.

Darbeciler, 15 Temmuz gecesi önce tüm dünyanın gözü önündeki Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülerini işgal ederek, en korunaklı yerde gövde gösterisi yaptılar. Alçak irtifada ses hızının üstünde uçan uçaklarla bombalanma etkisi yaratarak halkı sindirmeye çalıştılar.

TRT ele geçirildi. Silah zoruyla okutulan darbe bildirisinde Atatürkçüleri ikna etmeyi amaçlayan ibareler vardı. Turksat vurularak uydu yayını kesildi. Darbenin Amerikancı - Fethullahçı Terör Örgütü tarafından tertiplendiğini ilk söyleyen TV kanalı olan Ulusal Kanal’ın yayını engellendi.

Darbe sırsında gözü dönmüş FETÖ’cü darbeciler, polis ve sivil 246 vatandaşımızı şehit etti, 1491 vatandaşımızı yaraladı. İnternette silahsız halkın üzerine ateş açıldığını, tanklarla içinde yolcular bulunan sivil araçların üzerin- den geçildiğini gösteren onlarca video bulunmaktadır. TBMM, Emniyet Genel Müdürlü- ğü, Özel Harekat Merkezi, MİT Yerleşkesi uçaklarla bombalanmış, sivil halkın üzerine helikopterlerden x ateş açılmıştır. Binlerce Fetöcü subayın katıldığı ve binlerce masum er ve erbaşın kullanıldığı tarihin en kanlı darbe teşebbüslerinden biri yaşandı.


Darbenin amacı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 24 Temmuz’da Amerika’nın kara gücüm dediği PKK’ya karşı başlattığı, Vatan Savaşına cevap vermekti. Amerika, bölge ülkeleriyle işbirliği yapamazsın, Atlantik’e bağımlı olmak zorundasın, PKK’yı hendeklere gömemezsin, FETÖ’cü yuvalanmayı temizleyemezsin demek istemişti. Bu darbe girişimi, Vatan Savaşının bir cephesiydi.
 
Amerikancı FETÖ darbe girişimine ilk tepkiler

15 Temmuz saat: 22.00’da Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, genel merkez binasında, Parti yöneticileriyle bir toplantı yaparak darbe girişimiyle ilgili tespitini ortaya koydu: “Bu darbe girişimi TSK’yı temsil etmiyor. Amerikancı FETÖ’nün darbe girişimiyle karşı karşıyayız. Türk Ordusu, bu darbe girişimini ezecektir. Millet olarak Türkiye Cephesinde birleşmeli ve darbecilere karşı Ordu- muzu desteklemeliyiz. Ordu ile polisin birliği şarttır. Darbecilerin görevi, PKK’yı hendeklerden çıkartmak ve FETÖ’yü Cumhuriyetin pençesinden kurtarmaktır. Türk Ordusunun aldatılan subay ve askerleri derhal silahlarını teslim etmeliler. Vatan Partisi görev başındadır.” Darbenin karakterini ilk anlayan, en net karşı çıkan ve ezileceğini öngören, Vatan Partisi oldu.

Saat: 22.10 sıralarında Doğu Perinçek, AKP yöneticileri vasıtasıyla darbe girişimi hakkındaki tespitlerini Başbakan Binali Yıldırım’a iletti.

Saat: 23.17’de Başbakan Binali Yıldırım, “Askerin içinde bir grubun kalkışması söz konusu. Asla ve asla bu gibi kalkışmalara müsaade etmeyeceğiz. Bunu yapanlar en ağır bedeli ödeyecek” dedi.

Saat: 23.47’de Vatan Partisi’nin resmi sosyal medya hesaplarından Genel Başkan Doğu Perinçek’in, “Fethullahçı kalkışmayı Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk Milleti Bastıracaktır” mesajı yayınlandı. Bu mesaj sabaha kadar 773 bin kişiye ulaştı.


Ardından Doğu Perinçek’in Türk Milleti’ne ve Ordusu’na seslendiği beş buçuk dakikalık video kaydı yayınlandı. Bu video da sabaha kadar bir milyonu aşkın kişiye ulaştı. Doğu Perinçek Türk Ordusu’nu ve Türk Milleti’ni darbe girişimine karşı direnmeye, darbecileri de ellerindeki silahları bırakarak Türk Ordusu’na teslim olmaya çağırıyordu.

Aynı çağrıları Vatan Partisi’nin Genel Başkan Yardımcıları olan E. Tümgeneral Naci Beştepe, E. Tümamiral Soner Polat ve E. Kurmay Albay Hasan Atilla Uğur da video ve sesli mesajlarıyla yaptılar. Bu videolar da sabah kadar 500 binden fazla insana ulaştı. Vatan Partisi Ulusal Kanal’ın yayınının engellendiği koşullarda sosyal medya ve interneti kullanarak darbe girişimine ve psikolojik savaşına karşı mücadele etti.

Daha sonra AKP Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın Ulusal Kanal’a verdiği röportajda da ifade edeceği gibi, “Fethullahçılar, Vatan Partisi’nden çok korkuyorlar”dı. “Vatan Partisi olmasaydı bu başarı elde edilmezdi.”

16 Temmuz Saat: 00.37’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan televizyona görüntülü olarak bağlanarak, “Milletimizi meydanlara davet ediyorum. Bu gelişme silahlı kuvvetlerimizin içindeki bir azınlığın ne yazık ki kalkışma hareketidir” diyerek halkı darbeye karşı mücadeleye çağırdı.

Saat: 00:58’de 1. Ordu Komutanı Org. Ümit Dündar, İstanbul üzerine yoğunlaştıklarını açıkladı. Darbe girişiminde bulunanların küçük bir grup olduğunu söyledi.

Bu sırada CHP ve MHP’den hala herhangi bir açıklama gelmiyordu. Darbenin başarısız olacağının anlaşılmasına kadar her iki parti de gelişmeleri sessizce izlediler.
 
Saat: 01:07’de Kemal Kılıçdaroğlu “Bu ülke darbelerden çok çekmiştir. Aynı sıkıntıların yeniden yaşanmasını istemiyoruz.” açıklaması yaptı.


Saat: 01.28’de Komutanlardan ardı ardına kışlalarınıza dönün çağrıları gelmeye başladı.

Saat: 01:30’da Emniyet Müdürlüğü, Kızılay Meydanı, Genelkurmay gibi Ankara’nın ve İstanbul’un kritik noktalarında yüz binler toplandı. Atatürk Havalimanı darbecilerden temizlendi.

Saat: 01:47’de MHP Genel Başkanı Bahçeli, “Milliyetçi Hareket Partisi her türlü demokrasi dışı arayışa tavırlı ve karşıdır” açıklamasında bulundu.
 
Darbe girişimi başarısız olunca psikolojik savaş yön değiştirdi

CIA’nın Amerika’da yaptığı plan Türkiye’ye uymadı. Türk Ordusu ve Türk Milleti darbeyi kabul etmedi. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin dinamik unsurlarının, Cumhuriyet’e ve Atatürk’e bağlı olan temel kuvvetinin bu kalkışmaya karşı koyması ve darbecilerin içeriden destek bulamaması darbe girişimini daha başlangıçta bitirdi. Milyonlar Amerikancı dar- beye karşı meydanları ve darbenin hedef aldığı binaları doldurdu. Amerikancı FETÖ Darbesi’nin Devlet ve Millet birliğiyle ezileceği saat 01.00 sıralarında anlaşılmıştı.

Saat: 00.15’te ABD Dışişleri Bakanı John Kerry “Türkiye için istikrar, barış ve süreklilik umduğumu söylüyorum” demişti. Seçilmiş hükümeti desteklemekten hiç bahsetmiyordu. Saatler 02.34’ü gösterirken darbecilerin yenilgisi Amerika tarafından da kabul ediliyordu, Beyaz Saray’dan yapılan resmi açıklamada “ABD Başkanı ve Dışişleri Bakanı, Türkiye’deki bütün tarafların demokratik yollarla seçilmiş hükümeti desteklemesi, sükunet göstermesi ve her türlü şiddet veya kan dökülmesinden uzak durması konusunda mutabık kaldı” deniliyordu.

Darbe sırasında Moskova’da Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile görüşmede bulunan John Kerry’nin saat 18.45’te görüşmesine aniden ara verdiği bilinmektedir. Konuyu değerlendiren Rusya Siyasi Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Sergey Markov, Moskova’da olan Kerry’nin ABD’nin darbe girişimiyle bağlantılı olduğunu öne sürmüştü.

Darbecilerin başarısız olacağının ortaya çıkmasıyla birlikte psikolojik savaş yön değiştirdi. O ana kadar darbecilerin gücünü gösterme- ye çalışan psikolojik savaş aygıtı, yenilginin belirmesiyle birlikte “Bunun Tayyip Erdoğan’ın bir oyunu” olduğunu anlatmaya başladı. Ellerindeki tüm iletişim araçlarıyla kara propagandaya başladılar. Operasyon başarısız olmuştu. 30-40 yılda oluşturulan Amerikan hücrelerinin güvenle tahliyesi zamanı gelmişti. Adeta geri çekilen birliklerini korumak isteyen bir ordunun koruma ateşi açması gibi, psikolojik savaş aygıtı darbeyi engelleyen kuvvetlere saldırmaya başladı.

Amerika’nın Psikolojik Savaş terminolojisindeki Temel Yanıltma Noktası’nı (Basic Misguidance Point) sahaya sürme zamanı gelmişti: “Bu bir darbe değil oyundur. Tayyip Erdoğan Başkan olmak için yaptı” yalanı hızla yayılmaya çalışıldı. Darbe girişimi başarısız olmuştu, ancak hayat devam ediyordu. Operasyondan en az zararla çıkmaya ve mevcut durumdaki en büyük kazancı sağlamaya çalışacaklardı.

Kafaları karıştırmaya yönelik Aldatma Elemanları (Deception Elements) ise “Sokağa dökülenler halk değil, şeriatçı gruplardır”, “Masum askerler öldürüldü. Bir askerin kafası kesildi” iddialarıydı. Burada amaçlanan ise darbe karşıtlarını kendi içlerinde ayrıştırmak, milletin birliğini engellemekti.

Sosyal medyadaki tvitler ve paylaşımlar da yoğunlaşmaya başlamıştı. Tanınmış/tanınmamış binlerce hesaptan yalan haber, sahte fotoğraf, uydurma veya abartılmış bilgi içeren onbinlerce tvit atıldı. #OscarGoesToErdogan, #DarbeDeğilTiyatro, #NeDarbNeDiktatörlük vb etiketleriyle Twitter kampanyaları yürütüldü.

Ertesi gün köşe yazıları Yılmaz Özdil, Bekir Coşkun, Emre Kongar gibi aydınlar, Fethullah Gülen ve PKK’yla birlikte Amerikancı - Fethullahçı darbeye “tiyatro” dediler, “Tayyip Erdoğan’ın tezgâhı” diye nitelediler.

Psikolojik savaş merkezinin buradaki hedefi Amerika ve FETÖ’yü masum göstermekti. Darbe girişimi sonrasında Amerikancı FETÖ’nün kökünün kazınmasını engellemek için yapılmaktaydı.

PKK’nın yayın organlarında darbeci generallerin kollarındaki morluklara dikkat çekili- yor öte yandan darbeye karşı mücadele eden halk cani gösteriliyordu. Yerlere yatırılmış Türk Üniformalı asker görüntüleri ile TSK’nın itibarı zedelenmeye çalışıyordu.

O gün kullanılan psikolojik savaş argümanları arasında, belki de en tehlikeli yalan, “Amerika yapmış olsaydı başarılı olurdu, demek ki Amerika yapmadı” yalanıdır. Amerika’yı her şeye muktedir olağanüstü bir güç olarak göstermeye çalışmaktadır. Sun Tzu’nun ifade ettiği gibi: “Düşmanın kendi rızasıyla teslim olması en iyisidir. Saldırıp yenmek bundan daha az önem taşır.” Düşmanını yenilmez görmek en tehlikeli yanılgıdır.

Unutmamak gerekir ki Amerika 2. Dünya Savaşı’ndan sonra girdiği bütün savaşları kaybetmiştir. Kore, Vietnam, Küba (Domuzlar Körfezi), Irak vs savaşlarında hep yenilen taraf olmuştur. Amerika milli devletlerin ve ezilen milletlerin direnme kuvvetlerini bir türlü hesaplayamamaktadır. Çağımızın tunç yasası, “Milli Devlet Direnir, Milli Ordu Direnir” bir kez daha doğrulanmıştır.
 
Psikolojik Savaşla Mücadele

Darbeyi tezgahlayanların psikolojik savaşına karşı mücadele de darbeye karşı mücadelenin bir parçasıdır. Devlet ve milletçe kazandığımız bu zaferin gölgelenmesine izin verilmemelidir.

Psikolojik Savaş merkezinin en çok kullandığı yöntemlerin başında Kara Propaganda gelmektedir. Kara Propaganda yalana, aldat- maya, dezenformasyona dayanan propaganda yöntemidir, gerçeği yaymayı ilke edinen beyaz propagandanın tersidir. Kara Propaganda, Hitler’in Propaganda Bakanı Joseph Goebbles tarafından şöyle tanımlanmıştır: “Propagandası yapılan şeyin gerçek ya da yalan olması önemli değildir, önemli olan ne kadar çok kişiye ulaştığı ve ne kadar çok kişiyi inandırabildiğinizdir.”

Kara Propagandanın belirli yöntemleri vardır: Haber kaynağı gizlenmeye çalışılır, kaynak ne kadar gizli, bilgi ne kadar anonim ise o kadar başarılı olur. Yalan, iftira, sahte deliller kullanılır. Yalan ne kadar büyükse o kadar inandırıcıdır. Söylenti ve sahte deliller kullanılır. Olguyu tepe takla etme, yani yalanın yeni adı “algıyı yönetmek”tir. Kara Propaganda en etkili araçları kullanarak yalanı yaymaya çalışır. Eskiden yanıltıcı bilgilerin dağıtılmasında televizyon, radyo, gazete gibi araçlar kullanılırken son yıllarda sosyal medya bu konuda rakipsizdir.

15-16 Temmuz darbe girişimi sırasında yaşadığımız gelişmeler, tam da Kara Propagandanın bu yöntemlerine uymaktadır. Birden bire ortalıkta “Köprüler işgal edilerek darbe mi yapılırmış? X 300 kişiyle darbe mi olur? X Başbakan-Cumhurbaşkanı rahat rahat konuşuyor, TV’ler yayın yapıyor böyle darbe mi olur?” soruları dolaştırılmaya başlandı. Kaynağını aradığınız zaman, tek bir merkeze ulaşamıyordunuz. Kara Propagandanın yalanı, salgın bir hastalığın yayılması gibi hızla yayılıyor, ancak kaynak ustaca gizleniyordu.

Ardından vurucu yalan geliyor: “Tayyip Erdoğan darbeyi başkan olmak için kendisi yaptırdı”. Yayılması gereken asıl fikrin doğrudan verilmemesi gerekir, bunun bir kanaat olarak kitlenin zihninde kendiliğinden oluşması, daha doğrusu kendiliğinden oluşmuş gibi gözükmesi gerekir. Bunun için kamuoyunun tanıdığı, görece güvendiği isimlerin kullanılması yalanın etkisini büyük ölçüde arttırmakta, psikolojik savaşın başarı şansını büyütmektedir. Yılmaz Özdil, Bekir Coşkun gibi Cumhuriyetçi-Atatürkçü cephenin yazarlarının büyük yalana katılmaları buna örnekti.

Daha sonra sahte delillerin imalatına geçildi. Fotomontajla üretilmiş kafası kesilerek öldürülen asker fotoğrafları darbe girişimi sonrası en çok paylaşılan fotoğraflardan biri oldu. Maalesef on binlerce masum ve iyi niyetli vatandaşımız da bu kurgu fotoğrafların ve yalanların yayılmasında gönüllü oldular. Sahte deliller, abartılarak verilen gerçeklerle birlikte kullanıldı. Yüz gerçeğin içine ustaca gizlenmiş bir yalan kitleleri “ikna” etmek için yeterli oluyordu.

Kara Propaganda bir saldırı yöntemdir. Her saldırıya karşı olduğu gibi kara propagandaya karşı da savunma yöntemleri vardır.

1- Öncelikle sürecin siyasi ve stratejik tahlili yapılmalıdır

Türkiye’nin içinde bulunduğu süreç iyi değerlendirilmeli, dost düşman analizi yapıl- malıdır. Saldırının nereden gelebileceği değerlendirilmelidir. Böylelikle, karşılaşılacak ham- leler şaşırtıcı olmayacaktır.

Vatan Partisi daha darbe girişiminin ilk dakikalarında kalkışmanın Ordu’dan değil, Ordu içinde yuvalanmış FETÖ örgütünden geldiğini, Türk Milleti’nin desteğiyle Ordu tarafından ezileceğini öngörmüştür.

2- Bilginin kaynağı iyi araştırılmalıdır

Kirli bilgi ile yorum yapmak çok tehlikelidir. Sürece aykırı, hayatın doğal akışına uymayan bilgi geldiğinde, soğukkanlılıkla karşılanmalı ve birkaç kaynaktan doğrulanmadan doğru kabul edilmemelidir. Darbe girişimi sırasında pek çok yalan haber iyi niyetli masum insanlar tarafından yayılmıştır.

3- Parti disiplini içerisinde hareket etmek esastır

Vatan Partisi elli yıldır verdiği mücadele içerisinde kendisini kanıtlamıştır. Pek çok büyük badireler atlatmış, büyük mücadelelere önderlik etmiş kadro birikiminin tecrübesine sahiptir. Vatan Partisi darbe girişiminin ilk dakikalarından itibaren en doğru tahlilleri yapmış ve tutumu almıştır. Üye ve yöneticilerimizin ilk yapması gereken Partimizin resmi açıklamasına ulaşmak ve ona sıkı sıkıya bağlı kalmaktır. Bertold Brecht’in Partiye övgü şiirinde söylediği gibi “İki tane gözün varsa senin, binlerce gözü var Partinin”. Eğer tahlillerde veya tutumlarda hata olduğu düşünülüyorsa Parti organlarına iletilmeli ve oralarda tartışılmalıdır.
 
Darbe Vatan Partisi sayesinde engellemiştir

Darbenin öncelikli hedefi Türk Silahlı Kuvvetleri’dir. Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları esir alınmıştır. Darbeyi engelle- yen asli unsur da Türk Silahlı Kuvvetleri’dir. Türkiye’nin bir Vatan Savaşı içinde olduğunu kavrayan Türk Subayı, darbecilerin tezgahını kabul etmemiş ve direnmiştir. TSK’nın yanında, Polisin de Amerikancı FETÖ darbesine karşı silahla karşı koyması, halkın kahramanca desteğiyle birleşince darbeye başarı şansı vermemiştir.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, darbe girişi- minin ilk saatlerinden itibaren, bunun emir komuta zinciri içinde gerçekleşmediğini, ordu içindeki FETÖ hücrelerinin işi olduğunu kavramasında, Vatan Partisi’nin rolü çok büyük- tür. Ayrıca 24 Temmuz 2015’ten bu yana Saray Savaşı yalanına karşı Vatan Savaşını savunmuş olması ve yürüttüğü siyasi mücadele, hem Türk Milleti’ni hem de TSK personelini bilinçlendirmiştir. Eğer Türk subayını bunun saray savaşı olduğuna ikna edebilmiş olsalardı, FETÖ darbesi başarılı olabilirdi.
 
Türk-Amerikan savaşının bu cephesini Türkiye kazanmıştır

1- Darbe girişiminin en büyük kaybedeni Amerika’dır. ABD Türk devleti içindeki operasyon aygıtını kaybetmiştir. Gladyo açığa çıkartılmış ve dağıtılmıştır. Düne kadar yurtseverleri yargılayan Gladyo, şu anda sanık sandalyesinde oturmaktadır. Amerika kendi- sine en bağlı olan muhafazakar kitleyi de kaybetmiştir.

2- Amerika’nın kanatları altında bir iktidar seçeneği arayan sistem partileri kaybetmiştir. Türkiye’de Meclisin ve hükümetlerin Amerika tarafından belirlendiği dönem bitmiştir. Bu günü kadar ABD’nin sigortası gibi görünen muhafazakar seçmen bir bilinç sıçraması yaşamıştır. Düne kadar Amerikaya bağlı olan kitleler bugün Amerikanın karşısında konumlanmaktadır. Hala demokrasi tekerlemeleri sayıklayanların, darbe girişiminin arkasındaki Amerika’yı ve FETÖ’yü gizlemeye çalışanların, Türkiye’nin geleceğinde bir yerleri yoktur.

3- Türk Silahlı Kuvvetleri kazanmıştır. Amerika TSK içindeki silahlı gücünü kaybetmiştir. Türk Ordusu bu süreçte hızla yenilenecek, gençleşecek ve güçlenecektir.

4- Darbenin kazananı Türkiye’dir. Türkiye’nin, 1945’ten bu yana zincirlenmiş olduğu, Küçük Amerika Süreci bitmiştir. Türkiye Atlantik sisteminden kopuyor ve Asya’da konumlanıyor. Üretim ekonomisi, komşularla barış, bolluk ve huzur günleri Türkiye’nin önündedir.
 
Birleşen Türkiye, Üreten Türkiye

Türkiye’nin Atlantik sistemin koparak Avrasya’daki yerini almasının sancısız bir süreç olacağını düşünmek son derece naif bir davranış olur. Güney sınırımızdaki “Kürt (Amerikan-İsrail) Koridoru” tehdidi devam etmektedir. Hatta şu anda Türkiye içinde bir kalkışma şansları kalmadığı için eskisinden daha öncelikli bir tehdit halini almıştır.

Türkiye ekonomisi, yıllardır sıcak para ve borçla finanse edilen ve tüketime dayalı yapısı nedeniyle, dış müdahalelere son derece açık ve kırılgan bir durumdadır. Önümüzde, yıkıcı etkileri olacak büyük bir ekonomik kriz olduğu bugün herkesin malumudur. Ekonomik kriz tehdidi de dış kaynaklıdır.

Dış cephedeki bu tehdit, sıradan tavırlarla önlenemez. Vatan bütünlüğümüz için devlet ve milletçe topyekûn mücadele, temel görevimizdir.

Hala dünyanın en güçlü devleti olan ABD’ye karşı direnmek için Dört Birliği sağlamak zorundayız:

1) Milletin birliği. Türk de biziz, Kürt de biziz, Sünnî de biziz Alevî de biziz, hepimiz Türk Milletiyiz. Hiçbir ayrım gözetmeden bütün milletimizi, siyasal partileri, sendikaları, meslek odalarını ve kitle örgütlerini, Türkiye Cephesinde sımsıkı birleştirmek temel görevimizdir.


Türk Milletini Anayasadan çıkartmak, özerklik, cemaatlere yaşam tarzı özgürlüğü, müftülere nikâh kıyma yetkisi, Topçu Kışlası’nı yeniden inşa etmek ve Başkanlık Rejimi gibi milleti bölen ve iç cephede çatışma kışkırtan girişimler engellenmelidir.

2) Millet ile devletin birliği. Psikolojik savaşın en önemli unsurlarından biri, devlet ve millet arasındaki dayanışma duygusudur. Sun Tzu “Bir savaşa başlanmadan önce yöneticileri ve tüm halkın birlik olup olmadığını ve ordunun maneviyatını değerlendirmeleri gerekir” demektedir.

Millet ile Ordu ve Polis arasındaki bağları pekiştirmek, Vatan Savaşı veren Türk Ordusuna, komutanlarına ve polisimize karşı yürütülen kara propagandayı etkisiz hale getirmek, ABD’nin hükümet planlarına karşı bütün milletimizi Türkiye Cephesi’nde birleştirmek temel görevdir.

3) Millet ile Ordunun birliği. Ordumuzun saygınlığını korumak, Milletin Orduya güvenini pekiştirmek şu anda Türkiye’nin öncelikli ihtiyacıdır. Güçlü Türkiye için Güçlü Ordu olmazsa olmazdır. “Tanksız halk, paletlerin altında kalır.”

4) Komşularımızla birlik. Bölücü ve yobaz terörüne karşı tek çözüm başta Rusya ve Suriye olmak üzere Lübnan, Irak, İran, Azerbaycan ve Mısır ile işbirliğidir. Güney sınırımızdaki Kürt (Amerikan-İsrail) Koridorunun açılmasını da ancak bu şekilde engeleyebiliriz.

Bu dört birliği ancak milleti birleştirme programına ve iradesine sahip Vatan Partisi gerçekleştirebilir. Vatan Partisi programı iki yüzyıllık bir süreçte, milletimizin bağımsızlık, özgürlük ve çağdaşlaşma ihtiyacına cevap veren millî pratikler içinde oluşmuştur. Vatan Partisi’nin hedefi millî devleti ve halk yöne- timini yeniden kurmak, emperyalizmin baskı ve denetimine son vermek, Ortaçağ kalıntısı bütün ilişki ve kurumları hayatın her alanın- dan temizlemek, halkı özgürlüğe, esenliğe ve aydınlığa kavuşturmaktır.


Vatan Savaşından Milli Hükümete

Vatan Savaşı ilerledikçe milli hükümete yaklaşıyoruz. Vatan Savaşı ancak milletin ve devletin bütün imkanları topyekûn seferber edilerek kazanılabilir. Bu yüzden Vatan Savaşı’nın başarısı ancak bu kaynakları açığa çıkartabilecek bir Milli Hükümet ile mümkün olabilir.

Dört birliğin güçlendirilmesinin yanı sıra bir direnme ekonomisi inşa etmek zorunludur. Kapitalizmin özel çıkara dayalı ekonomi programlarıyla direnemeyiz. Türk ekonomisi yabancı para operasyonlarına sonuna kadar açıktır. Türkiyenin ihtiyacı kamu kontrolün- de, üretim temelli bir direnme ekonomisidir. Vatan Partisi’nin kamu ağırlıklı karma ekonomi programı derhal uygulamaya konulmalıdır.
 
2016 Vatan Partisi yılı

Genel Başkanımız Doğu Perinçek’in 2016 yılı başında yaptığı tespit doğrulanmıştır. Tarih Türkiye’nin önüne Vatan Partisi’nin merkezinde olduğu bir Milli Hükümet seçeneğini dayatmıştır. Dört Birliğin pekiştirilmesi de, üretim temelli direnme ekonomisinin inşaası da ancak Vatan Partisi’nin programı ve kadro birikimi ile mümkün olabilir.

Bugün Türkiye’nin gözü Vatan Partisi’nin üzerindedir. Meydanlara çıkmanın, çözüm programımızı milletimize kavratmanın ve çok sayıda üye yapmanın tam zamandır. FETÖ darbe girişimden sonraki ilk hafta içinde, sadece internet sitemizden beş yüze yakın üye başvurusu olmuştur.

Küçük Amerika süreci bitmiştir. Türkiyemizin bugün Asya’dan yükselen çağdaş ve toplumcu uygarlığın önündeki seçkin yerini alma zamanı gelmiştir. Goethe, “En güçlü silah, zamanı gelmiş fikirdir” der. Vatan Partisi’nin Milli Hükümet Programı’nın zamanı gelmiştir!

16 Temmuz sabahı Türkiye aydınlık bir güne uyanmıştır.

Türkiye kazanmıştır!

web tasarım - grafik tasarım - web yazılım - seo - seo yazılım - web reklam - web yazılımcı- web tasarımcı -
Æ SEO YAZILIM

Bu habere yorum yapan ilk siz olun!

  • Ad Soyad:

  • Yorum:

  •  

    @name x

  • UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
    HAVA DURUMU
    Görüntülemek istediğiniz ili seçiniz:
    banner251
    EN ÇOK YORUMLANANLAR
    BUGÜN
    BU HAFTA
    BU AY
    ARŞİV